İYİ UYKULAR MI, YOKSA GÜNAYDIN MI?

Yazar: Peren KISTAK

İYİ UYKULAR MI, YOKSA GÜNAYDIN MI?

Saat sabah 5:30… “Artık uyumam gereki­yor, yarın yorucu bir gün olacak” diyerek gözlerinizi kapattığınızı hayal edin… 3 saat sonra, telefonun alarmıyla uyandığı­nızda, ekranda bir mesaj gözünüze çarpı­yor: sonu “günaydın bu arada” diye biten bir mesaj… Mesajın geldiği saat 5:40…

Bazılarımızın güne başladığı saatte, bazı­larımızın günü daha yeni bitiyor…

Sanki bir döngü tamamlanıyor…

Evet, aslında gerçekten de bir döngü ta­mamlanıyor. Bir kısmımız gece uyumaya, bir kısmımız ise uyumamaya endeksli. Askeriyedeki nöbetleri, vahşi doğada ya­pılan kamplarda daima bir kişinin ateşin başında günü ağarttığı anları, aksiyon filmlerinde mutlaka birinin gözcü olarak bırakıldığı sahneleri şöyle bir gözünüzün önüne getirin… Tıpkı o sahnelerdeki gibi tehlikelere karşı tetikte ve güvende olmak isteyen, gündüz yorulanlar dinlenirken uyanık kalarak diğerlerini koruyan ve bu sebeple muhtemelen nöbetleşe uyuyan il­kel atalarımız, bu alışkanlıklarını nesilden nesle miras bırakarak bizim bugünkü uyku alışkanlıklarımızı da biçimlendirdiler.

Uyku alışkanlıklarımız genetik yapımıza derinden işlemiş olduğundan, bu evrimsel miras, modern yaşam düzenimizde hala kendini göstermeye devam ediyor ve aile­mizde ya da büyüdüğümüz ortamda göz­lemlediğimiz uyku düzenleriyle paralellik gösteriyor. Bazılarımız gece geç saatlere kadar uyanık kalırken, bazılarımız sabahın erken saatlerinde daha zinde hissediyor. İşte tam da bu noktada, kronotip sahneye giriş yapıyor. Kronotip, kişilerin gün için­de ne zaman en iyi performansı gösterdik­lerini belirleyen bir biyolojik özelliktir. İlk kabile topluluklarında, Serçeler (ve/ veya Tavuklar) olarak adlandırılan gündüz aktif bireyler ve Baykuşlar olarak bilinen gece aktif bireyler olmak üzere iki temel kronotip bulunuyordu. Bu farklı aktivi­te zamanları sayesinde, kabilenin sürekli korunması mümkün oluyordu. Bununla birlikte, her iki grup da yaklaşık dört saat süresince aynı anda uyuduğundan, bu saat­ler boyunca kabile savunmasız kalıyordu. Zamanla, Sinek Kuşu olarak adlandırılan ve esnek uyku özellikleri taşıyan yeni bir kronotip gelişti. Bu yeni tipin ortaya çıkı­şıyla, kabile üyelerinin aynı anda uyudu­ğu süreler on sekiz dakikaya kadar düştü. Böylece topluluğun güvenliği daha da arttı ve hayatta kalma stratejilerine önemli bir katkı sağlandı.

Erken kalkıp verimli çalışan Serçeler, sa­bah saatlerinde daha enerjik ve verimli olma eğilimindedirler. Araştırmalar, bu bireylerin disiplinli ve sağlıklı bir yaşam tarzına sahip olduklarını göstermektedir. Geceleri erken yatarlar ve sabahları erken kalkarlar.

Baykuş olarak bilinen gece insanları ise, günün ikinci yarısında daha aktiftirler ve aslında oldukça yaratıcıdırlar. Akşam saat­lerinde verimliliklerini artıran bu bireyler, sabahları erken uyanmakta zorlanabilirler. Modern toplumun erken saatlerde başla­yan iş ve okul düzeni nedeniyle yaşadık­ları uyum sorunları, "sosyal jet lag" olarak adlandırılan uyku düzensizliklerine yol açabilir. Bu durum, onların yanlış anlaşıl­malarına ve “erteleyen, geciken, verimsiz” kişiler olarak yanlış etiketlenmelerine se­bep olabilir. Eğer sabahları güne daha geç saatlerde başlayabilirlerse, bu bireyler de yüksek üretkenlik potansiyellerini göste­rebilirler.

Ara tipler olarak bilinen Sinek Kuşları ise, gün boyunca enerjilerini daha dengeli bir şekilde dağıtır ve hem sabah hem de ak­şam saatlerindeki aktivitelere uyum sağ­layabilirler. Bu esneklik, onların sosyal ve iş yaşamında daha uyumlu olmalarına olanak tanır. Sinek kuşları, Serçeler ve Baykuşlar arasında bir denge unsuru ola­rak kabul edilir ve her iki dünyanın da en iyisini sunabilirler.

Dünya nüfusunun büyük bir kısmı benzer kronotip özelliklerine sahip olsa da yaş, genetik faktörler, çevresel etkiler, stres ve çeşitli hastalıklar gibi pek çok değişken, kronotipinizi etkileyebilir; hatta değiştire­bilir. Örneğin, yaşınız ilerledikçe uyuma ve uyanma zamanlarınız, uyku süreniz, uykuya dalma kolaylığınız değişiklik gös­terebilir. Bu da zamanla kronotipinizin de­ğişebileceği anlamına gelir.

Michael J. Breus, yıllar boyunca binlerce kişinin uyku sorunları üzerine çalışmış ve kronotipleri sınıflandırırken, uyku-uyanıklık döngülerinin yanı sıra kişilik özelliklerini de dikkate almanın önemini vurgulamıştır. Breus, geleneksel iki ya da üç kronotip modelinin ötesinde, dört farklı kronotip kategorisi tanımlamış ve bu yeni kategorileri tanımlarken kuşlar yerine me­melilerden ilham alarak adlandırmıştır. Bu çalışma, uyku düzenleri, aktivite tercihleri, kişilik ve davranış özellikleri açısın­dan farklılık gösteren ve mevcut kro­notip kategorilerine uymayan özel bir grubu belirlemeye yardımcı olmuştur. Breus'un bu yaklaşımı, kronotip kav­ramının daha kapsamlı ve çeşitli bir biçimde anlaşılmasını sağlamıştır.

1. Aslanlar. Aslanlar, erken kalkan ve sabah avlarına odaklanan kişilerdir. Bu kronotipe sahip insanlar genellik­le iyimser, disiplinli, pratik ve hedef­lerine odaklıdır. Aslanlar genellikle düzenli uyku rutinlerine sahiptirler ve orta seviyede bir uyku dürtüleri olma­sına rağmen, düzenli uyuma saatleri­ne bağlı kalırlar. Onların bu düzenli ve ölçülü yaşam tarzları, genel sağlık durumlarını olumlu yönde etkiler. Araştır­malar, akşam erken saatlerde yatağa giren ve sabahın erken saatlerinde uyanan in­sanların, kardiyovasküler hastalıklar, obe­zite ve mental sağlık sorunları gibi çeşitli sağlık risklerine daha az maruz kalabildik­lerini göstermektedir. Aslanlar, günlerine enerjiyle başlarlar ve genellikle sabah ile erken öğleden sonra saatlerinde en yüksek üretkenliklerini sergilerler. Bu kronotipin genel yetişkin nüfusu içindeki oranı yakla­şık olarak %15-20 civarındadır.

2. Ayılar. Ayılar, gün boyu avlanabilen ve uyku-uyanıklık döngüsünde orta noktada yer alan bir kronotiptir. Bu kronotipe sahip kişiler, genellikle güneş ışığına uygun bir program izlerler ve geç sabah saatlerinden erken öğleden sonralara kadar en üretken ve enerjik oldukları dönemi yaşarlar. Ayı­lar, uyumlu ve sosyal yapılarıyla bilinirler. Ekip çalışmasını severler ve genelde de­rin bir uyku dürtüsüne sahiptirler. Ne var ki, çoğu zaman yeterince uyumadıkları için uyku borcu problemi yaşarlar. Hafta içi yeterli uyumadıklarında, hafta sonları bu eksikliklerini gidermek için fazladan uyurlar. Bu uyku düzeninin tutarsızlığı, sirkadiyen ritimlerinin yani biyolojik sa­atlerinin sürekli olarak dengesiz kalmasına yol açabilir. Bu tutarsızlık, yüksek Vücut Kitle İndeksi (VKİ) ve obezite riski gibi sağlık sorunlarıyla bağlantılıdır. Özellikle bel çevresinde kilo birikimi, Ayı kronotipi olanlar arasında sık görülen bir durumdur ve bu da sosyal jet lag'e karşı yüksek du­yarlılıkları ile ilişkilendirilir. Ayılar ye­tişkin nüfusun yaklaşık yarısını oluşturur ve bu da onları en yaygın kronotip yapar. Bu durum, genel toplumsal zamanlamalar üzerinde dominant bir etki yaratır. Örne­ğin, akşam 18:00 suları, çoğunlukla Ayı­ların yemek yemeye hazır olduğu zaman dilimi olarak kabul edilen standart yemek saati haline gelmiştir. Gece 22:00 civarı televizyon izlemeye başlamak, genellikle Ayıların henüz uyumaya hazır olmadığı; ancak dinlenmeye başladığı zaman dilimi­dir. Modern toplum, büyük oranda Ayı kro­notipine uygun bir zaman çizelgesi benim­semiş durumdadır. Diğer kronotipler ise bu düzene uyum sağlamak zorunda kalır.

3. Kurtlar. Kurtlar, geceleri aktif olan ve genellikle sabah 9:00'dan önce zor uyan­dıkları bilinen kişilerdir. Bu insanlar gece yarısına kadar enerjik kalabilir ve genellik­le yaratıcı, dürtüsel ve duygusal açıdan yo­ğun bir yapıya sahiptirler. Kurt kronotipi, yeni deneyimler arayan ve risk almaktan çekinmeyen bireyleri tanımlar. Ortalama bir uyku dürtüsüne sahip olan bu grup, günün geç saatlerinde üretkenliklerinin zirvesine ulaşır. Kurtların akşam saatlerini tercih etmeleri, toplumsal beklentilerle ça­tışabilir; çünkü geleneksel çalışma ve okul saatleri genellikle onların en aktif oldukla­rı zamanlardan çok daha önce başlar. Bu uyumsuzluk, onları kronik sosyal jet lag ve yetersiz uyku sorunlarına karşı hassas hale getirir. Bu da fiziksel ve zihinsel sağ­lıklarını olumsuz etkileyebilir. Araştırma­lar, Kurt kronotipine sahip kişilerde kronik hastalıklar, kardiyovasküler rahatsızlıklar, diyabet ve depresyon riskinin daha yüksek olduğunu göstermektedir. Kurtlar, yakla­şık yedi saatlik bir uykuyla en iyi perfor­mansı gösterirler; ancak toplumun zaman çizelgeleriyle çelişen biyolojik ritimleri nedeniyle yeterli uyku almaları zor olabilir. Toplumun yaklaşık %15-20'si bu kronotipe sahiptir.

4. Yunuslar. Yunuslar, memeliler ara­sında benzersiz bir uyku modeline sa­hiptir: tek yarım küreli uyku. Bu, be­yinlerinin bir yarısının uyuduğu, diğer yarısının ise uyanık kaldığı anlamına gelir. Bu uyku biçimi, genellikle hafif ve sık sık kesilen uyku paternleriyle karakterize edilen Yunus kronotipini mükemmel bir şekilde tanımlar. Yu­nuslar, gün boyunca genellikle yorgun olurlar ve geceleri sinirli bir enerji ile dolup taşarlar. Bu kronotipin üyeleri, gece boyunca sık sık uyanır ve akşam­ları zihinleri çok aktif olur. Genellikle kendilerini yoğun düşünceler içinde bulur­lar ve fiziksel olarak gergin hissedebilirler. Yunusların bu uyku düzeni, sirkadiyen ritimlerinin diğer kronotiplerden farklı olarak tersine çevrilmiş olmasından kay­naklanır. Geceleri, beyinlerinin uyanıklığı teşvik eden bölümleri aktifleşir. Sabahları ise, diğer kronotipler gibi kortizol ve kan basıncındaki artışı yaşamazlar; bunun yerine bu seviyelerde bir düşüş görülür. Kişilik özellikleri açısından, Yunuslar genellikle zeki, detaylara dikkat eden ve mükemmeliyetçiliğe eğilimli bireylerdir. Sıklıkla anksiyeteyle mücadele ederler ve toplumun yaklaşık %10'unu oluştururlar. Bu özellikler, Yunusları diğer kronotip­ler arasında öne çıkarır ve onların günlük yaşamda karşılaştıkları zorlukları daha iyi anlamamıza yardımcı olur.

Her birimiz benzersiz biyolojik ritimlere sahibiz. Bu ritimler, yalnızca uyku ve uyan­ma saatlerimizi değil, aynı zamanda sağlık, verimlilik ve ruh halimizi de etkileyebi­lirler. İster sabah erken kalkan biri olun, ister gece geç saatlere kadar enerjik kalın, önemli olan bu biyolojik özellikleri tanıyıp yaşam tarzınızı ona göre şekillendirmeniz ve yaşam kalitenizi iyileştirmenizdir.

Gün içinde en verimli olduğunuz zaman­ları tespit edin ve işlerinizi, sosyal aktivi­telerinizi, diğer günlük rutinlerinizi bu sa­atlere göre düzenleyin. Bu ritimlere uygun bir şekilde yaşamınızı düzenlemek hem bireysel hem de toplumsal anlamda daha sağlıklı ve üretken bir hayat sürdürmenizi sağlayacaktır.