YAŞASIN KADINLAR

Yazar: Deniz DEMİRKAPLAN

YAŞASIN KADINLAR

Türkiye’de 24 saatte yedi kadın, 10 yılda 3 bin 850 kadın öldürüldü.

Türkiye’de 27 Şubat Salı günü 24 saatte yedi kadın hayatlarındaki erkekler tarafından öldürüldü. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun öldürülen kadınların anısına kurduğu “Anıt Sayaç”ta yer alan verilere göre son 10 yılda 3 bin 850 kadın öldürüldü.

Kadına şiddeti önlemeye yönelik İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin imzasını çekmesinin ardından kadın cinayetleri artıyor. Türkiye’de 27 Şubat Salı günü yedi kadın öldürülürken, yoğun bakımda tedavi gören Elif Saydam isimli kadın yaşamını yitirdi. Kadınlar, eşleri, boşandıkları ya da boşanma aşamasındaki erkekler tarafından öldürüldü.

“Anıt Sayaç”ın verilerine göre 2014 yılından beri Türkiye’de 3 bin 850 kadın öldürüldü. Anıt Sayaç’ın listesinde 92 kadın “ismi bilinmiyor” olarak geçiyor. “Anıt Sayaç”, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun kurduğu, Türkiye’de kadına yönelik şiddetten ölen kadınların anısını yaşatmak için internet üzerinden kurulmuş bir anıt ve 2013 yılından bugüne güncellenen sayaç.

Peki bu İstanbul sözleşmesi için toplumda doğru bilinen yanlışlara bir bakalım:

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ 101

  1. “Sözleşme’de aile yapısını bozmaya yönelik hükümler var.”

Sözleşme metninde “domestic violence” olarak geçen tanım, Türkçeye “AİLE İÇİ ŞİDDET” OLARAK ÇEVRİLDİĞİ İÇİN SÖZLEŞMENİN “AİLE DEĞERİNİ ZEDELEDİĞİ” üzerinden yorumlar yapılıyor. Sözleşme Madde 3’te tanımlanan bu terimin karşılığı “hane içi” şiddet olup yalnızca kadınları değil, kız ve erkek çocukları dahil olmak üzere hane içindeki her türlü şiddeti kapsıyor.

  1.  “LGBT+ evlilikleri teşvik ediyor ve cinsiyetsizleştirmeye yönlendiriyor.”

Sözleşme içinde LGBT+ bireylerinin evlilik özgürlüklerine dair herhangi bir madde bulunmuyor.

Madde metninde, hiçbir noktada ayrım gözetmeksizin herkese karşı yöneltilen şiddeti engelleme amacından bahsediliyor.

Metinde cinsiyetsizleştirmeye yönelik herhangi bir hüküm bulunmuyor. Biyolojik cinsiyet üzerinden herhangi bir tanım yapılmadan yalnızca toplumsal cinsiyet rolleri üzerinden oluşan eşitsizlikleri engelleme amacı üzerinde duruluyor.

  1.  “Sözleşme erkekleri mağdur ediyor.”

Sözleşme, şiddeti; fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar ve acı verilmesi sonucunu doğuracak toplumsal cinsiyete dayalı tüm şiddet eylemleri olarak tanımlanıyor.

Şiddetin kamusal alanda veya özel alanda gerçekleşiyor olmasının, sosyal devletin müdahalesi açısından fark yaratmadığı vurgulanıyor. Şiddeti önlemek üzerine öngörülen tedbirlerin karar hızı önemli olduğu için beyan esas alınmaktadır.

  1.  “Halkın talebi sözleşmenin kalkması yönündeydi.”

MetroPoll Araştırma sözleşmeden çıkılmadan önce “İstanbul Sözleşmesi, kadınlara yönelik şiddeti engellemeyi amaçlayan uluslararası bir sözleşmedir. Hükümetin bu sözleşmeden çekilmesini onaylıyor musunuz?” sorusunu katılımcılara yöneltmişti.

Sözleşmenin kadınlara yönelik şiddeti engellemeye yönelik olduğu belirtilen bu ankette katılımcıların %63,6’sı hükümetin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesini onaylamadığını, %19,4’ü sözleşmeyi bilmediği yönünde cevaplamıştır. Türkiye’nin sözleşmeden çekilmesi gerektiğini belirten katılımcılar sadece %17’yi oluşturuyordu.

  1.  “Sözleşme “dış güçler” tarafından hazırlandı.”

İstanbul Sözleşmesi Avrupa Konseyi’ne üye ülkeler tarafından kadına yönelik hane içi şiddetin artması üzerine bir ihtiyaç olarak hazırlandı. Türkiye Cumhuriyeti, sözleşmenin yazım aşamasından itibaren müzakere taraflarından biriydi.

Sözleşme, 14 Mart 2012’de AK Parti, CHP, MHP ve BDP milletvekillerinin oylarıyla TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi.

  1.  “İstanbul Sözleşmesi Türkiye’nin boğazlardaki hakkını kısıtlıyor.”

İstanbul Ekonomi Araştırma’nın anketine göre İstanbul Sözleşmesi, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’yle karıştırılıyor. Yapılan ankette, katılımcıların bir kısmının sözleşmeyi Türkiye’nin boğazlardaki hakkı üzerinden değerlendirdiği görüldü.

İstanbul Sözleşmesi, toplumsal cinsiyet eşitliğini savunarak hane içi şiddet başta olmak üzere kadına ve çocuklara karşı her türlü şiddeti engellemek amacıyla hazırlanmıştır. Sözleşmenin 2011 yılında İstanbul’da imzalanmış olması, sözleşmenin isminin bu yönde anılmasına sebebiyet vermiştir.

Geleceğe umutla bakabildiğimiz, yaşadığımız coğrafyanın kaderinin değiştiği, kadınların yaşadığı bir dünya dileğiyle.

Yaşasın kadınlar.