
2023 değerlendirmeleri, 2024 öngörüleri
İTO Başkanı Avdagiç, "2024 yılında bir yandan enflasyonla mücadele ederken bir yandan da üretimin, istihdamın ve ihracatın önceliklendirildiği politikaların bir denge içinde götürülmesini önemsiyor ve gerekli buluyoruz." dedi.
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, 2023 değerlendirmeleri ve 2024 öngörülerine ilişkin yaptığı açıklamada, Türkiye ekonomisinin büyüklüğü dolar cinsinden yıllıklandırılmış veriyle 1 trilyon 76 milyar dolar olarak hesaplanırken, kişi başına gelirin de 12 bin 449 dolar olarak tahmin edildiğini söyledi.
Üçüncü çeyrekte kaydedilen yüzde 6'ya yakın büyümenin benzer ülkelerle kıyaslandığında önemli bir artışa ve potansiyele işaret ettiğine dikkati çeken Avdagiç, "Tüketimin büyümeye katkısında ortaya çıkan belirgin yavaşlamayı ise yeni programın hedefleriyle uyumun ve ekonomide dengelenmenin işareti olarak yorumluyoruz. Sanayinin yeniden pozitif katkıya dönmesi ile yatırımların büyümeye katkısının yeniden artış göstermesi de olumlu gelişme olarak öne çıkıyor." diye konuştu.
Büyümeden daha önemli olanın, büyüme ile elde edilen kalkınma olduğunu vurgulayan Avdagiç, dolayısıyla ekonomi politikalarının da kalkınmayı esas alan temellere ve önceliklere göre şekillendirilmesini önemsediklerini belirtti.
"Faiz oranlarının 2024'ün ikinci yarısına kadar yüksek seyrini korumasını bekliyoruz"
Şekib Avdagiç, gelecek yıl, bir yandan enflasyonla mücadele ederken bir yandan da üretimin, istihdamın ve ihracatın önceliklendirildiği politikaların bir denge içinde götürülmesini önemsediklerini ve gerekli gördüklerini ifade etti.
Verilerin işsizlik oranının düşüşe geçtiğini gösterdiğini aktaran Avdagiç, "Bunu önemsiyoruz ama bu bizim ekonomimizin daha fazla istihdam oluşturma ihtiyacını ortadan kaldırmıyor. Bunun için de çaba göstermeyi sürdürmeliyiz. Gerek iç gerekse dış talepteki olumsuz görünüme rağmen sanayi üretimimiz ılımlı pozitif seyir izliyor. Bunu sevindirici bir gelişme olarak görüyoruz." dedi.
Avdagiç, ekonomi yönetiminden 2024 beklentilerine ilişkin, "Türkiye ekonomisi, yüksek enflasyonla mücadeleyi önceleyen bir dengelenme sürecinde. Bu dönemde, bir yandan enflasyonu kalıcı olarak tek haneye çekmeye çalışıyoruz diğer yandan da ekonomik aktivitenin devam etmesi yönünde politikalar izliyoruz. Dolayısıyla faiz oranlarının 2024'ün ikinci yarısına kadar yüksek seyrini korumasını bekliyoruz." diye konuştu.
Küresel ekonomideki daralma beklentileri çerçevesinde dış talebin de bir süre daha zayıf seyredeceğine işaret eden Avdagiç, 2024 yılına küresel ekonomide ağırlıkla "büyüme sancılarının" damga vurmasının beklendiğini kaydetti.
Fitch Ratings'in son küresel ekonomik görünüm raporunda, 2023 için beklenen yüzde 2,9'luk büyümenin, 2024'te yüzde 2,1'e gerileyeceği tahmininde bulunduğunu aktaran Avdagiç, "Bu noktada hepimize büyük görevler düşüyor. Artan finansman maliyetleri de dikkate alındığında 2024'ün ilk yarısı itibarıyla reel sektörün farklı enstrümanlarla desteklenmesini önemli ve gerekli buluyoruz. Yeni dış pazarlar bulmasını ve mevcut pazarların genişletilmesini sağlayacak teşvik ve desteklerle reel sektörümüz bu süreci de başarıyla geride bırakacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
"Ekonomi yönetiminin en büyük avantajı, iş dünyasıyla kurduğu iletişim olacak"
İTO Başkanı Avdagiç, Türkiye ekonomisinin iki avantajı bulunduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Birincisi, hepimiz, kamu, özel sektör ve halkımız şunda mutabıkız; ekonomimizin bugün itibarıyla karşı karşıya bulunduğu öncelikli sorun enflasyonla mücadele ile fiyat ve finansal istikrarın tesisini sağlamak. Bunun tüm kesimlerin ortak görüşü olması çok önemli. Bizi başarıya ulaştıracak, başlangıç noktası burası. İkincisi, yine ifade etmem gerekir ki ekonomi yönetiminin, açıklanan program dahilinde ortaya koyduğu hedefler ve öngörülebilirliğe yönelik adımlar özel kesimin de tam desteğine sahip. Bu da bizim ikinci avantajımız."
Yolun uzun olabileceğini ama sorunların çözümsüz olmadığını vurgulayan Avdagiç, "Hem çözüm yolumuz belli hem çözümü uygulayacak irade mevcut. Elbette fiyat ve finansal istikrarın sağlanabilmesi için geçici de olsa bazı zorluklar yaşanacaktır. Bu zorlu sürecin ardından kavuşacağımız istikrar, yeniden toparlanmanın yolunu açacak en güçlü kazanımımız olacak." ifadelerini kullandı.
Avdagiç, yeni ekonomi yönetiminin en büyük avantajının iş dünyasıyla kurduğu iletişim olacağını dile getirerek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu yönde çok başarılı bir sınav verdiler. Bu diyaloğun daha da güçlendirilmesi ve bürokratik yoğunluğa heba edilmemesi gerekiyor. Hatta kalıcı bir mekanizmaya dönüştürülmeli. Zira, güçlü bir diyalog mekanizmasının tesisi, hem alınan bir kararın varsa muhtemel olumsuz sonuçlarını doğmadan ortadan kaldıracak hem de ciddi zaman tasarrufu sağlayacaktır. 2024 yılının, güneşlerin dünyamıza doğacağı, İstanbul ve ülkemizin üzerinden hiç eksik olmayacağı bir yıl olmasını diliyorum."
İSO Başkanı Bahçıvan “Her cefanın sonunda mutlaka bir sefa geliyor”
Enflasyonla mücadelenin 2024’te de en önemli gündem konusu olacağını ifade eden İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan, “Türkiye ‘ne pahasına olursa olsun büyüme’ mottosundan, ‘enflasyonu dizginleme’ mottosuna geçecek” diye konuştu.
2024’ün kurda son 5 yılın en rahat dönemi olacağını söyleyen Bahçıvan, Türkiye’nin yabancı oyuncuları tekrar kazanacağını kaydetti. OVP hedefi altı büyümenin sürpriz olmayacağını belirten Bahçıvan, "Gelecekten çalmayacak makul bir büyümeye katlanırız” dedi.
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, 2023 yılını değerlendirerek, 2024 yılına ilişkin öngörülerini paylaştı. Türkiye’nin yılın ilk yarısında kendi iç gündemi nedeniyle dışarıda olup bitenlerle çok fazla ilgilenilemediğini ifade eden Bahçıvan, yılın ikinci yarısında ise yeni kurulan hükümet ve ekonomik kadrolardaki değişim ile istikrara dair öz güvenin adım adım oluşmaya başladığını belirtti.
“Düşük büyüme sürpriz olmaz” 2024’te enflasyonun Türkiye açısından en önemli sorun olmaya devam edeceğini belirten Bahçıvan, “Yeni yıl, enflasyonla kararlılıkla mücadele edilmesi gereken bir yıl olacak. Bu mücadeleyi, zaten Merkez Bankası ile Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın politikalarından da anlıyoruz” dedi. Bahçıvan, iç piyasada enflasyona karşı en önemli silah olarak faizlerin görüldüğünü ifade ederek, “Faizlerin yüksek seyri ekonomik aktiviteyi ciddi ölçüde yavaşlatacak. İç piyasaya bağlı sektörlerde hem talep hem finans kaynağı noktasında bir zorluk yaşanacağı kesin. İhracata dönük çalışmalarda fırsatların değerlendirilmesi gerekiyor.
Kredi mekanizmaları da bunu destekler nitelikte çalışıyor. İhracat fırsatları geliştiren sektörler gelecek yılı finansa erişimde daha rahat geçirecek” diye konuştu. Türkiye’nin, ‘ne pahasına olursa olsun büyüme’ mottosundan, biraz daha ‘enflasyonu dizginlemeye’ dönük bir mottoya doğru geçmek zorunda kalacağını kaydeden Bahçıvan, “Bunu zaten ekimden itibaren görmeye de başladık. 2024’ü nasıl yaşayacağımız noktasındaki ilk işaretleri almaya başladık. Tabii her cefanın sonunda mutlaka bir sefa geliyor. Rahatsızlık doğru tespit edilmiş ve tedavisi güven verici bir şekilde ise belli bir dönem sonunda geleceğe iyimser bakma konusunda moraller de yükselecek. Bunu CDS’lerde de görmeye başladık” şeklinde konuştu. Büyümenin niteliğinin önemsenmesi gerektiğini belirten Bahçıvan “Orta Vadeli Program’da (OVP) konan rakamın altında bir büyümenin sürpriz olmayacağını düşünüyorum. Ama bunu çok da dert etmemek lazım. Yani eğer gelecekten çalmayacak makul bir büyümeyle karşılaşacaksak da ona bir süre katlanmamız gerekiyor” dedi.
“Uzun vadeli kredi bulma lüksümüz yok”
Eximbank’ın sermaye yapısının güçlendirilmesi gerektiğini belirterek, teminata dayalı bankacılığın geçmiş performans kriterleri değerlendirilerek yumuşatılması gerektiğini ifade eden Bahçıvan, “Eximbank günlük hayatın, ihracatın önündeki engellerin kaldırılması noktasındaki en önemli kurumsa, sanayimizin desteklenerek ve nitelikli yatırımlar noktasında en kilit kurumlardan biri de Kalkınma Bankası’dır.
Bu nedenle yıllardır Kalkınma Bankası’nın Türkiye’nin uzun vadeli sanayi finansmanı noktasındaki en önemli kurumu haline getirilmesini savunuyoruz. Kalkınma Bankası yeniden yapılandırılmış olsa da amaçlanan noktaya gelmesi çok gecikmiştir” diye konuştu. Bahçıvan, Yatırım Taahhütlü Avans Kredi enstrümanının ise henüz çok yeni olduğunu, uygulandıkça değerlendirme yapmanın daha faydalı olacağını belirtti.
Bahçıvan, “Türkiye’nin ne yazık ki şu anki mevcut koşullarında, sanayicinin yatırım için uzun vadeli kredi bulabilme lüksü hemen hemen yok, hele TL olarak hiç yok. Bu nedenle 10 yıla dönük, fiyatı itibarıyla faiz koşullarından da daha ehven bir şekilde çıkarılmış olan bir kredi paketini takdir etmemek mümkün değil". Bunlar, doğru hedeflerde ve doğru alanlarda kullanılırsa bir anlam ifade edecek” diye konuştu.
“Bankacılığı hatırladılar”
İç piyasa tarafında ticari krediyi erişimden ziyade ticari kredi maliyetini kaldırabilme sorunu olduğunu belirten Bahçıvan, “Finansmana erişim, geçtiğimiz dönemde fiyattan daha ziyade bir yokluk boyutundaydı. Özel bankalar tamamıyla piyasadan yok olmuşlardı, çekilmişlerdi. Şimdi özel bankaların son 2 aydır tekrar finans dünyasında, varlıklarını hatırladıklarını görüyoruz. Tekrar bankacılığı hatırladılar. Ticari kredilerde en azından özel sektör bankalarında, son dönemlerin en pozitif noktasındayız. Kredilerin daha da açılacağını umuyorum. Fiyat tarafı ayrı ama miktar tarafının artacağına inanıyorum” dedi.
“Yabancı akışı 2’nci yarıda”
Bahçıvan, “İhmal etmememiz gereken bir konu da Türkiye’nin son yıllarda çok uzak kaldığı yabancı sermaye konusu. Şirket satın almalarında unutulduk resmen” yorumunu yaptı. Şu anda sermaye piyasalarının halka arzlar üzerinden döndüğüne değinen Bahçıvan, “Türkiye birçok sektörde, yabancı sermaye açısından gözlenen ve özlenen bir ülke. Hem mevcut yatırımlara, hem de mevcut şirketlerimize talep olacağı gibi sıfırdan ya da ortaklık yoluyla da yabancı oyuncuları Türkiye tekrar kazanacak. Gelecek yılın 2’nci yarısında, yabancı sermaye hareketlerini farklı farklı sektörlerde görebileceğimizi düşünüyorum. Sadece Körfez’e takılıp kalmayalım, Uzak Doğu’dan, Asya’dan, Avrupa’dan, Amerika’dan yabancı sermaye akışında bir hareketlilik olacak” şeklinde konuştu.
“2024, kurda son 5 yılın en rahat dönemi olacak”
Sanayiciler olarak, TL’nin değerinin düşmesi ve yüksek volatilite konusunda hassas olduklarını söyleyen Bahçıvan, aşırı değer kaybının uzun vadede büyük maliyetlere sebebiyet verdiğini anlattı. "İstikrarlı bir kur, en kıymetli kurdur" diyen Bahçıvan, “2024, kurda son 5 yılın en rahat dönemi olacak. Kurun artmasını bir gereklilik gören kesimin, bu kurun son 5 yılda nereden nereye geldiğine bakmasında fayda var" diye konuştu.
“Yatırım iştahında ilk 6 ay sakin geçecek”
2024’te yatırımlarda bir geri çekilme olacağını belirten Bahçıvan, “Yatırım iştihası açısından gelecek yılın ilk 6 ayının daha sakin geçeceğini söyleyebilirim ki, bu da gayet doğal. Bazı sektörlerimizin ciddi kapasite fazlası var. Bunların da bir rahatlaması lazım. Yılın 2’nci yarısına kadar, yatırım döneminin daha sakin olacağını düşünüyorum. Yılın ikinci yarısının ise daha farklı bir döneme evirileceğini öngörüyorum” dedi.
MÜSİAD Genel Başkanı Mahmut Asmalı: "Fiyat artışları 2024'ün ikinci yarısında çok daha makul düzeylere gerileyecek"
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Mahmut Asmalı, Türkiye ekonomisinin büyüme hızının artmasının takdir edilmesi gereken bir gelişme olduğunu belirterek, "Nihayetinde fiyat artışlarının da 2024 yılının özellikle ikinci yarısı itibarıyla çok daha makul düzeylere gerileyeceğini tahmin ediyoruz." dedi.
Asmalı, 2023 değerlendirmeleri ve 2024 öngörülerine ilişkin yaptığı açıklamada, RusyaUkrayna Savaşı'nın sarsıcı küresel etkilerinin gölgesinde geçen 2022 yılında yüzde 5,6 ile G20'nin en çok büyüyen 3'üncü ülkesi olma başarısı gösteren Türkiye'nin, 2023 yılına bu motivasyonla girdiğini söyledi.
Ocak ayında yıllık bazda ihracatta yüzde 10,3, sanayi üretiminde yüzde 4,5, perakende satışlarda yüzde 33,9, toplam ciroda yüzde 94 artış yaşandığını, işsizlik oranının ise yüzde 9,7 seviyesine gerilediğini hatırlatan Asmalı, "Maalesef 6 Şubat'ta Kahramanmaraş merkezli gerçekleşen depremler neticesinde tarihinin en büyük felaketiyle karşılaşan ülkemiz; GSYİH’deki payları yüzde 10’u aşan ve toplam ihracatın yüzde 8,6’sını gerçekleştiren 11 ilde ekonomik aktivitenin ciddi anlamda sekteye uğramasıyla, büyük bir şok yaşamıştı." diye konuştu.
Asmalı, deprem sürecinde devlet ve milletin milli bir dayanışma ruhu içerisinde ve olağanüstü bir gayretle hareket ederek yaraları sardığını, felaketin yaşandığı illerin yeniden imar ve inşasının hızlı bir şekilde başladığını anlattı.
Depremlere rağmen yılın ilk çeyreğinde yüzde 4 büyüyerek büyük bir direnç gösteren Türkiye ekonomisinin, ikinci çeyrekte de bu performansını sürdürdüğünü ve yüzde 3,9 büyüyerek küresel ekonomi içerisinde pozitif ayrışmayı başardığını dile getiren Asmalı, üçüncü çeyrekte yakalanılan yüzde 5,9'luk büyümeyle G20’nin en çok büyüyen ikinci ülkesi olunduğunu vurguladı.
"Türkiye ekonomisi için enflasyonist sürecin henüz sonuna gelinmedi"
Mahmut Asmalı, Rusya-Ukrayna savaşının küresel enerji ve emtia fiyatları üzerinde oluşturduğu baskının ve artan döviz kurunun üretim maliyetleri üzerindeki etkisiyle fiyatların genel düzeyinde son dönemde ciddi artışlar yaşandığını belirterek, "Elbette Türkiye ekonomisi için enflasyonist sürecin henüz sonuna gelinmiş değildir.” şeklinde konuştu.
Asmalı, "Öncü ekonomilerle birlikte ülkemizin de enflasyon sorunuyla yüzleştiği ve parasal sıkılaşma sürecinde olduğu böyle bir dönemde, Türkiye ekonomisinin büyüme hızının artması takdir edilmesi gereken bir gelişmedir. Nihayetinde fiyat artışlarının da 2024 yılının özellikle ikinci yarısı itibarıyla çok daha makul düzeylere gerileyeceğini tahmin ediyoruz." diye konuştu.
Üçüncü çeyrekte hizmetler sektörünün yüzde 4,3, sanayi sektörünün yüzde 5,7, tarım sektörünün yüzde 0,3 ve inşaat sektörünün yüzde 8,1 genişlemesinin topyekun bir büyümeye işaret ettiğine dikkati çeken Asmalı, yüzde 5,9’luk büyüme performansının, yılın sonuna yaklaşılan günlerde, 2024 için çok büyük bir motivasyon kaynağı olacağını söyledi.
"Dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına gireceğimize inancımız tam" MÜSİAD Genel Başkanı Asmalı, Cumhuriyet'in ilanının 100. yıl dönümünün yaşandığı bugünlerde, özellikle son 20 yılda atılan adımlar sayesinde 905,5 milyar dolarlık milli gelire, 250 milyar dolar seviyesini geride bırakan ihracata ve istihdamda 31 milyonu aşan iş gücü piyasasıyla Türkiye'nin hem küresel hem de bölgesel anlamda büyük bir güce dönüşmeyi başardığını vurguladı.
Asmalı, "İhracat bayrağını 200’den fazla ülkeye ulaştıran, ekonomiden altyapı ve şehirleşmeye, eğitimden sağlığa kadar birçok sahada oldukça büyük atılım yapan Türkiye'mizin, bu başarısını önümüzdeki dönemde de sürdürerek ve Cumhuriyetin ikinci yüzyılında orta gelir tuzağını aşarak, dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına gireceğine olan inancımız tamdır." ifadelerini kullandı.
Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu: "Yeni stratejileri odağımıza aldığımız bir yıla giriyoruz."
Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, "Geçtiğimiz 3 yıla baktığımızda çok farklı dinamikler yaşadık ve gördük. Pandemi, düşük faiz politikaları, global resesyon ve iç piyasa koşulları ile 3 yıl geçirdik. Bu tabii ki hepimizde farklı alışkanlıkları da beraberinde getirdi. Artık geçtiğimiz 3 yılın alışkanlıklarını kenara bıraktığımız ve yeni stratejileri odağımıza aldığımız bir yıla girdiğimizi görüyoruz." dedi.
Değerlendirmesinde Tayfun Küçükoğlu şu ifadelere yer verdi:" Türkiye, inşaat ve inşaat malzemesi sektöründe son yıllarda hızlı bir gelişme gösterdi. Bu gelişimle birlikte sektör, ülke ekonomisinde önemli bir rol oynadı. Sektörümüz, özellikle büyüyen nüfusu, artan kentleşmeyi ve altyapı projelerini destekleyen bir etken olarak öne çıkıyor.
1984’ten bu yana faaliyet gösteren Türkiye İMSAD olarak biz de inşaat malzemesi sanayisini bir bütün olarak ele almayı, sürdürülebilir büyümeyi ve gerek yurt içinde gerekse yurt dışında iş birliklerinin geliştirilmesini amaçlıyoruz. Buradan hareketle, daha önceki yıllarda olduğu gibi 2023 yılında da hem iç pazardaki gelişmeleri yakından izledik hem de ihracattaki başarımızı artırarak sürdürmek için hedefimizdeki dış pazarları yakından takip ettik.
Bilindiği gibi inşaat malzemesi sektörü, ülkemizin ekonomik büyümesi için kritik bir rol üstleniyor. Bu kapsamda sektörümüz, 2019 yılında 21,5 milyar dolar ihracat yaparken, 2020 yılında 21,1 milyar dolar, 2021’de 30,8 milyar dolar, 2022’de ise 33,7 milyar dolarlık bir ihracat rakamına ulaştı.
Türkiye’nin inşaat malzemesi ihracatında belirgin bir ivme yakaladığı yıl ise 2021 oldu. Geçtiğimiz yıl sektörümüz, ihracatını 33,7 milyar dolar seviyesine taşıyarak tüm zamanların en yüksek ihracat rakamını gerçekleştirdi. 2023’te global etkiler ve iç piyasadaki değişen dinamiklerin etkisiyle yılı 30 milyar dolarlık bir ihracat rakamıyla kapatmayı öngörüyoruz.
Söz konusu rakamlar çerçevesinde Türkiye’nin toplam ihracatında inşaat malzemeleri ihracatının payı yüzde 13,2’ye ulaşarak sektörün ekonomideki etkinliğini ve katkısını gözler önüne serdi. Türkiye’nin coğrafi konumu, uluslararası ticarette avantaj sağlamasıyla birlikte, inşaat malzemesi sektörünün de ihracat potansiyelini artırıyor. Yüksek kaliteli ürünlerin üretimi ve dış pazarlarda rekabet edebilir fiyatlarla sunulması, ülke ekonomisine önemli katkılar sağlıyor. Sektörümüz ihracat performansıyla uluslararası alanda güçlü bir oyuncu olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Bu ivmeyi daha da yüksek bir seviyeye çıkarmak için elimizden geleni yapacağız. Böylece ihracat alanında sürdürülebilir bir büyüme ivmesi yakalayarak ülke ekonomisine önemli katkılarda bulunmayı sürdüreceğiz.
Geçtiğimiz 3 yıla baktığımızda çok farklı dinamikler yaşadık ve gördük. Pandemi, düşük faiz politikaları, global resesyon ve iç piyasa koşulları ile 3 yıl geçirdik. Bu tabii ki hepimizde farklı alışkanlıkları da beraberinde getirdi. Artık geçtiğimiz 3 yılın alışkanlıklarını kenara bıraktığımız ve yeni stratejileri odağımıza aldığımız bir yıla girdiğimizi görüyoruz.
Değişim ve dönüşümün olduğu dönemlerde biz ülkemizin büyük fırsatlar yakalamaya muktedir olduğuna inanıyoruz. Bu kapsamda Türkiye İMSAD olarak, gündemimizde olan sürdürülebilirlik, enerji verimliliği dijitalleşme, BIM, kentsel dönüşüm, kentsel ve endüstriyel yenileme gibi önemli başlıklara yönelik çalışmalarımıza 2024 yılında yoğun bir şekilde devam edeceğiz. Bu çalışmaları ilgili komitelerimizin üyeleriyle değerlendiriyor, geleceğe yönelik faaliyetlerimizi bu değerlendirmeler çerçevesinde gerçekleştiriyoruz. buildingSMART Türkiye’nin girişimleri ile BIM’in Türkiye’dekullanımını yaygınlaştırma amacıyla uluslararası geçerliliği olan PCERT sertifikası ile ilgili eğitimlere başladık. Önümüzdeki dönemde bu eğitimler neticesinde alınan sertifika ile sektörün önemli bir eksikliğinin giderileceğine ve sektöre önemli bir katkı sağlanacağına inanıyoruz.
Yeşil Mutabakat ve sınırda karbon düzenlemesi konusunun sektörün en önemli gündem maddelerinden biri olması sebebiyle Türkiye İMSAD olarak, Yeşil Mutabakat’a geçiş sürecinde inşaat malzemeleri sektörüne yol gösterici olacak bir rehber hazırladık. “İnşaat Malzemeleri Sanayisinde Yeşil Dönüşüm için Ar-Ge ve İnovasyon Rehberi” isimli bu önemli çalışmamızla, sektörümüz açısından büyük etki ve değer yarattık. Çalışmamızın başlıca içerikleri arasında; sürdürülebilir ve iklim-nötr hale geçiş, sürdürülebilir üretimin göstergeleri ve ölçümü, düşük karbonlu yenilikçi üretim teknolojileri ve kurumsal karbon ayak izi, yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş gibi konular yer alıyor. Rehberimizde yer alan bu konuların başarılı bir şekilde hayata geçirilmesi için 2024 yılında da var gücümüzle çalışacağız.
"2024 yılında inşaat malzemesi ihracatının yükselmesini bekliyoruz"
Enflasyon, durgunluk ve büyüme kaygısının dünya genelinde yayıldığını görüyoruz. Piyasalarda ve tüm sektörlerde rasyonel zemine geçiş için öncelikle güven ortamının sağlanması açısından beklenti çok yüksek.
“Enflasyon, durgunluk ve büyüme kaygısı tüm dünyaya yayılmış durumda”
Piyasalarda ve tüm sektörlerde rasyonel zemine geçiş için öncelikle güven ortamının sağlanması açısından beklenti çok yüksek. 6 Şubat depremleri ve seçim sonrası ekonomide kur, faiz, enflasyon, maliyet, fiyat ve rekabet gibi unsurların etkileri önemli ölçüde hissedildi. Enflasyon, durgunluk ve büyüme kaygısı sadece Türkiye’de değil tüm dünyada hakim. Geçtiğimiz aylarda IMF 5 risk açıkladı. Açıklamada en başta küresel enflasyon yer alırken, küresel jeografik gelişmeler ve bunların sorunları, Çin’in dünya ekonomisini etkileyen performansı, finansal kaynaklara ulaşım ve bunun getirdiği maliyet birbirini takip etti ve tüm bunlara bloklaşma eklendi. Diğer taraftan OECD son yayımladığı raporda 4 öneri ve 4 uyarıda bulundu. Bu raporlarda da ilk sırada enflasyon yer aldı. Ardından düşük büyüme gelirken, Merkez Bankaları'nın sıkı para politikalarının ülkelerde yaşattığı finansal kaynaklara ulaşım ve bunun maliyeti gündeme geldi. Takiben küresel istihdama odaklanıldı.
“Enflasyondaki düşüş beklentisi 2024’te inşaat malzemesi ihracatını artıracak”
2024 yılında inşaat malzemesi ihracatının yükselmesini bekliyoruz. Türkiye’nin en çok malzeme ihraç ettiği pazarların başında gelen ABD ve Avrupa, 2023 yılında enflasyonla mücadele etmekte zorlandı. Bu da Türkiye’nin inşaat malzemesi ihracatına olumsuz yansıdı. Gelinen noktada 2023’ün ilk 8 aylık verilerine baktığımızda, yıllık inşaat malzemeleri ihracatı 30 milyar dolara kadar gerilemiş durumda. Ancak özellikle 2024’ün ikinci çeyreği itibarıyla hem ABD hem de Avrupa’da enflasyonun düşme beklentisi, Türkiye’nin inşaat malzemesi ihracatına olumlu yansıyacaktır.
“Yurt dışından kaynak girişi ile deprem bölgesindeki faaliyetler hızlanacak”
Orta Vadeli Program hedeflerinin işlere etkisi açısından öne çıkan verilere bakıldığında Orta Vadeli Program'da özellikle inşaat sektörüne yönelik bir başlık yer almasa da Afet ve Risk Yönetimi başlığı altında yapılacak 23 adet madde yer alıyor. Eskiden OVP’ler sosyal konut gibi başlıklardan oluşuyordu. Ama yeni OVP tamamen afet ve risk yönetimine odaklanmış durumda. Eğer yurt dışından kaynak girişi sağlanabilirse deprem bölgesindeki faaliyetler ve kentsel dönüşüm faaliyetleri hızlanacaktır. Yerel seçimlere yaklaşırken yerel yönetimlerin de hızlanacağını düşünüyoruz. Özel sektör de şimdiden yapı izinlerini almaya yönelebilir. Deprem riski taşıyan bölgelerde ise dönüşüm hedeflerinin kamu düzenlemelerine bağlı olarak hareketli kalacağını ve hareketlenmenin daha da artacağını bekliyoruz.”
TİM Başkanı Gültepe: "İhracat ile büyümeye devam edeceğiz"
Türkiye ekonomisi yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 5.2'lik beklentiyi aşarak yüzde 5.9 büyüdü. Kesintisiz büyüme 13'üncü çeyreğe taşınırken Türkiye, hem OECD hem de G20 ülkeleri içinde en hızlı büyüyen ekonomi oldu. Büyüme rakamlarını değerlendiren TİM Başkanı Mustafa Gültepe, “Türkiye, üretim ve ihracat öncülüğünde büyümeye aralıksız şekilde devam edecek” dedi.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2023 yılı üçüncü çeyrek gayrisafi yurt içi hasıla verilerini açıkladı. Verilere göre Türkiye ekonomisi yılın üçüncü çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5,9 büyüme kaydetti. Kesintisiz büyüme 13'üncü çeyreğe taşınırken Türkiye, hem OECD hem de G20 ülkeleri içinde en hızlı büyüyen ekonomi oldu. İhracatın büyümeye katkısı 0,3 puan olurken, mal ve hizmet ihracatı, 2023 yılının üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1,1 arttı.
Büyümede üretim ve ihracatın yeri her zaman kritik
Verileri değerlendiren TİM Başkanı Mustafa Gültepe, büyümede üretim ve ihracatın yerinin her zaman kritik olduğuna dikkati çekti.
2023 yılının küresel ticarette bir “soluklanma yılı” olarak öne çıktığını ifade eden Gültepe, devamında şu açıklamalarda bulundu: “Buradan, tabir-i caizse kondisyonu yüksek ülkeler ipi göğüsleyerek çıkacak. Yani üretim altyapısıyla, yeni yatırımlarla, Ar-Ge ve inovasyon faaliyetleriyle fark yaratan ülkelerden bahsediyorum. Türkiye de bu ülkelerden biri. Önemli ihracat pazarlarımızda kritik oranda talep daralmaları göze çarpıyor. Buna rağmen yıl sonu ihracat hedefimize doğru emin adımlarla ilerliyoruz.
Dünya Ticaret Örgütü 2023 yılı küresel mal ticareti tahminini %1,7'den %0,8'e çekmiş durumda. 2024 yılı için ise mal ticareti tarafından iyimser bir tablo var. İhracatın büyüme rakamlarımıza desteğinin daha da artacağı dönemleri inşallah 2024'de yaşayacağız. “Türkiye İhracatla Yükselecek” derken kast ettiğimiz pek çok başlık var.
Büyüme de bu başlıklardan bir tanesi ve belki de en önemlisi. Türkiye, üretim ve ihracat öncülüğünde büyümeye aralıksız şekilde devam edecek.”