Ar-Ge'de durum
Son 50 yıl içerisinde gerçekleştirilen çok sayıda çalışma; araştırma ve deneysel geliştirme (Ar-Ge), yenilik ve girişimcilik faaliyetlerinin hem ulusal hem de bölgesel ekonomik gelişim içerisinde oldukça önemli bir yer tuttuğunu gösteriyor. Ar-Ge çalışmaları ve teknolojik gelişmelerin, yeni ürün ve hizmetlerin ortaya çıkarılması ile sermaye ve işçilik verimliliği artışlarını sağlayarak ülkelerin ekonomik büyümesine önemli oranlarda katkı yaptığı hesaplanıyor.
Bu kapsamda ülkeler Ar-Ge ve yenilik kapasitelerini arttırabilmek amacıyla Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) içerisindeki toplam Ar-Ge harcaması oranının ve araştırmacı sayılarının arttırılmasına yönelik politikalar geliştiriyor. Dünya geneli incelendiğinde gelişmiş ülkelerde Ar-Ge Harcamaları/GSYH oranının yüzde 2 civarında. Ar-Ge ve yenilik alanına yapılan yatırımlardaki tüm bu artış, hızlı teknolojik gelişmelerin de etkisiyle, sürecin dinamiklerini de önemli bir biçimde değiştiriyor
Yenilik süreci gittikçe; daha hızlı, disiplinler arası iş birliği odaklı, katılımcı ve küresel hale gelmeye başladı. Herkesin kullanımına/paylaşımına açık veriler, kodlar, donanımlar bir taraftan bireysel seviyede dahi yeni fikirlerin hızla prototip ve ürünlere dönüşmesine izin verirken; bu teknolojik ürünlerin küresel rekabet edebilir ve erişilebilir hale gelmesi için teknolojiye yatırım yapacak sermayeye ihtiyaç duyuluyor. Önümüzdeki dönem içerisinde başta dijitalleşme ve bu kapsamda ortaya çıkacak yenilikçi teknolojilerin hemen her alanda yıkıcı ve dönüştürücü etkisinin hissedilmesi de beklentiler arasında.
Türkiye’de Ar-Ge faaliyetleri
Türkiye'de özellikle bilimsel bilgi üretilmesine yönelik Ar-Ge faaliyetlerinin desteklenmesi 1960’lı yıllardan bu yana mevcut iken, özel sektörün bu alanda yatırım yapmasını ve araştırma sonuçlarının ticari ürünlere dönüşümünü teşvik edici politika ve desteklerin oluşturulması ve uygulanması 1990’lı yılların başından itibaren artmaya başladı. Geçtiğimiz 20 yıllık dönemde Ar-Ge’ye sağlanan destekler ve özel sektör Ar-Ge harcamaları önemli oranlarda artış ve çeşitlilik göstermiş olmakla birlikte ülkemizin Ar-Ge harcaması/GSYH oranı halen yüzde 1 civarındadır.
2000’lerin başında kişi başına yapılan Ar-Ge harcaması 15,4 dolar iken 2021’de bu rakam 108 dolara yükseldi. Satın alma gücüne göre ise 43,8 dolardan 350 dolara çıkarak 7 kat artış gösterdi. 2000’lerin başında daha çok sağlık ve mühendislik alanında Ar-Ge faaliyetleri yürütülürken, 2021’de teknoloji ön planda tutulur hale geldi. 2000’de milli gelirin yüzde 0,5’ini oluşturan Ar-Ge faaliyetleri günümüzde yüzde 1,13'e çıktı.
2021’de 9,12 milyar dolarlık Ar-Ge harcaması gerçekleştiren Türkiye, satın alma gücüne göre 29,46 milyar dolarlık harcama yaptı. Satın alma gücüne göre yapılan harcama açısından dünyada 14. sırada yer alan Türkiye; İspanya, Hollanda, İsveç ve İsrail gibi ülkelerin önünde yer alıyor. Ancak diğer ülkelerin milli gelirden Ar-Ge’ye ayırdıkları pay göz önüne alındığında, istenilen başarı düzeyinin henüz yakalanamadığı görülüyor. 2021’de dünya genelinde Ar-Ge harcamaları 2,23 trilyon dolar. Türkiye 9,12 milyar dolarlık harcamasıyla küresel Ar-Ge harcamalarından yüzde 0,36 pay alıyor. Geçmiş yıllara kıyasla alınan pay artmasına rağmen, Türkiye ölçeğindeki bir ekonomi için daha fazla Ar-Ge harcamasına ihtiyaç duyulduğu çok açık.
Teknolojik üretim ve Ar-Ge istihdamı
2021’de toplam 221 bin 81'e ulaşan Ar-Ge istihdamının yüzde 67,4’ü mali ve mali olmayan şirketlerde, yüzde 28,2’si yükseköğretimde ve yüzde 4,4’ü kar amacı olmayan kuruluşlarda faaliyet gösterdi. Toplam Ar-Ge personelinin yüzde 32,2’i doktora ya da eşdeğer eğitim seviyesine sahip iken diğer istihdam edilen kişilerde de eğitim seviyesi oldukça yüksek. En fazla Ar-Ge harcamasının yapıldığı bölge olan Ankara’ya kıyasla en fazla Ar-Ge istihdamı İstanbul’da yer alıyor. Ar-Ge harcamalarının yapıldığı teknolojik yoğunluğa bakıldığında geçmişten günümüze yüksek teknolojinin payının arttığı görülüyor. Örneğin 2009’da Ar-Ge harcamalarının yüzde 32,5’i yüksek teknoloji için yapılırken 2021’de mevcut oran yüzde 47,5’e ulaştı. Genel olarak orta yüksek teknoloji ve yüksek teknoloji alanlarına yoğunlaşan Türkiye’nin Ar-Ge harcamaları doğru bir ivmeye sahip. Ar-Ge’de istihdam edilen araştırmacıların hangi teknoloji yoğun alanlarda çalıştığına bakıldığında ise orta yüksek ve yüksek teknoloji sahalarının öne çıktığı görülüyor. Ar-Ge istihdamına paralel olarak harcamaların da daha çok büyük firmalar tarafından yapıldığı biliniyor. 2021’de toplam Ar-Ge harcamalarının yüzde 85,2’si, 250 ve üzeri çalışanı olan şirketler tarafından yapıldı.
Ar-Ge harcamalarının yoğun olarak kullanıldığı bir alan olan sanayi sektörü, Türkiye’nin uyguladığı politikadan pozitif etkileniyor. 2002’de 59 milyar dolarlık üretim gerçekleştiren sektör, 2021’de 201 milyar dolardan fazla değer gerçekleştirdi. Kişi başına düşen Ar-Ge harcamalarının artış eğiliminin sürdürülmesi; teknoloji, sanayi ve diğer alanlarda yakalanan başarının devamı için önemli. Satın alma gücüne göre son 20 yılda yüzde 836’dan fazla artan Ar-Ge harcamaları, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu teknolojik gelişimin temel bileşenidir. Bu bileşenin orta ve uzun vadeli olacak şekilde kamu tarafından daha fazla teşvik edilmesi ise yeni nesil teknolojik gelişim sürecine, Türkiye’nin etkileyen olarak dahil olmasını sağlar.
Küresel Ar-Ge harcamaları ve Türkiye
Ar-Ge faaliyetleri günümüzde dünya ekonomisi gelişim sürecinin temelini oluşturuyor. Aynı zamanda büyük firmaların küresel rekabette öne geçebilmeleri için Ar-Ge faaliyetleri büyük önem taşıyor. Dünyanın en büyük şirketleri Ar-Ge harcamalarında başı çekiyor. Apple, Ford Motor, Microsoft, Toyota Motor, Volkswagen, Samsung Electronics ve Intel’i bu şirketlere örnek vermek mümkün. Türkiye açısından ise en fazla Ar-Ge yapan firmalar genellikle savunma sanayii ile bağlantılı şirketler. ASELSAN, TUSAŞ, TOFAŞ, ROKETSAN ve Turkcell, Türkiye’de en fazla Ar-Ge harcaması yapan şirketlerin başında yer alıyor. Türkiye’nin en değerli firmaları arasında da üstlerde bulunan bu şirketler, Ar-Ge ile üretim değeri arasındaki bağlantıyı çok açık bir şekilde gösteriyorlar. Ancak küresel ölçekte rekabet için Ar-Ge harcama ve teşviklerinin arttırılması gerekiyor. Özellikle teknolojik gelişimin hızı göz önüne alındığında Türkiye’nin daha fazla Ar-Ge’yi öncelemesi, ulusal ekonominin büyüme hızına katkı sağlayacak.
Türkiye’nin küresel Ar-Ge harcamalarındaki yerine yakından bakıldığında, ABD Kongre Raporu’na göre 2019’da 13. sırada yer aldığı görülüyor. Türkiye gelişmiş ülkelere kıyasla Ar-Ge harcamalarında satın alma gücüne göre iyi bir seviyede bulunuyor. Avustralya, Hollanda ve İsviçre gibi ölçek olarak Türkiye’den büyük ekonomilerin Ar-Ge harcamalarında Türkiye’nin gerisinde yer alması, teknolojik gelişim açısından ülkeye büyük yarar getirecek.
2000’li yılların başından itibaren Ar-Ge ve yeniliğe verilen önemin daha da artmasıyla birlikte ülkemizin Ar-Ge politikaları; teknoloji ve yenilik faaliyetlerinin özel sektör odaklı arttırılması, araştırma sonuçlarının ticarileştirilmesi ve markalaşmış teknoloji yoğun ürünlerle ülkemizin rekabet gücünün arttırılması temel amaç olacak şekilde belirlenmiştir.
Uygulanan politikaların etkinliği değerlendirildiğinde ise; gerek Ar-Ge harcamalarının GSYH’ya oranı gibi girdi odaklı hedefler gerekse ihracat içerisinde yüksek ve orta yüksek teknoloji ürünlerin payı gibi çıktı odaklı hedeflerde yeterli seviyede gelişmenin sağlanamadığı görülüyor.
Ar-Ge ve yenilik alanında yeterli seviyede gelişmenin sağlanamamasında ise;
• Türkiye’de destek sisteminin ağırlıklı olarak çıktılar yerine girdilerin desteklenmesi üzerine kurgulanmış olması,
• Ar-Ge ve yenilik desteklerinin sayısı ve miktarının fazla olmasına rağmen etkinliğinin düşük olması ve odaklanma bulunmaması,
• Desteklerin ağırlıklı olarak Ar-Ge sürecini kapsaması, teknolojik ürünlerin prototipten üretimine geçtiği aşamalara ilişkin ticarileştirme desteklerinin yetersiz kalması,
• Üniversite/araştırma altyapıları ve özel sektör işbirliklerinin yetersiz olması,
• Özel sektörün Ar-Ge ve yenilik yapma kapasitesinin yeterli olmaması,
• Başta doktoralı olmak üzere araştırmacı insan gücü sayısının ve niteliğinin düşük olması,
gibi olumsuzluklar etkili oluyor.
Son dönemde Ar-Ge ve yenilik faaliyetlerine verilen destekler önemli oranda arttırılmış olsa da gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye için bu alana yapılacak yatırımların miktarının ve etkinliğinin arttırılması gerektiği görülüyor.
Günümüz piyasa koşullarının dinamikleri de göz önünde bulundurularak, iş birliklerini ve ortak çalışma kültürünü geliştirecek paylaşımcı ve açık, teknolojik gelişmelerin hızına ve değişkenliğine ayak uydurabilecek şekilde esnek, deneyerek öğrenmeye imkân verecek bir ekosistem oluşturulması şarttır. Ekonomik başarının günümüzde ancak küresel düşünerek elde edilebileceği gerçeğinden hareketle yapılacak plan ve hedeflerde “küresel yaklaşım” vurgusu yapılması gerekiyor.
Bu kapsamda Ar-Ge ve ekonomide istenen başarının sağlanabilmesi için; "Yüksek Teknolojili Sektörlerin İmalat Sanayi İhracatı İçindeki Payı, Gayrisafi Yurtiçi Ar-Ge Harcaması/GSYH, Ar-Ge Harcamalarında Özel Sektörün Payı, Tam Zaman Eşdeğer (TZE) Cinsinden Ar-Ge Personeli Sayısı, TZE Cinsinden Araştırmacı Sayısı, TZE Cinsinden Toplam Ar-Ge Personeli İçinde Özel Sektörde İstihdam Edilenlerin Payı" gibi konularda 2023 yılı göstergeleri için daha önce belirlenmiş hedeflerin korunması ve uzmanlar tarafından hazırlanan, aşağıda sıraladığımız çıktı odaklı hedeflerin de benimsenerek bu hedefler doğrultusunda adımlar atılması öneriliyor:
Hedefler;
• En az üç sektörde dünyada ilk beşte olmak,
• 3 uni-corn (Değeri bir milyar ABD dolarını geçen teknoloji şirketleri Unicorn olarak tanımlanmaktadır.) çıkarmak,
• İlk 100 üniversite içerisinde en az 1 üniversitenin Türkiye’den olması,
• 3 küresel şampiyon şirket çıkarmak,
• Küresel yenilik endeksi içerisinde ilk 20’de olmak,
• Nitelikli beyin göçünün ülkeye gelişini arttırmak
Bu hedeflere ulaşmak için ise uygulanması beklenen başlıca politikalar ise şöyle belirleniyor;
• Desteklerde girdi odaklı bir yapıdan çıktı odaklı bir yaklaşıma geçilmesi,
• Desteklerde ürün/teknoloji odaklı bir yaklaşım sergilenmesi, seçilecek ürün/hizmet platformlarına odaklanılması,
• Ar-Ge hedeflerinin (Ar-Ge yoğunluğu, insan kaynakları vb.) odak alanlardaki hedeflere göre kırılımının yapılması,
• Yüksek teknoloji ürün üretimine yönelik hedef ve buna yönelik destek politikalarının geliştirilmesi,
• Özel sektörün Ar-Ge faaliyetlerinin ve niteliğinin arttırılması,
• Destek programlarının tasarım ve uygulanmasında kurumlar arası koordinasyonun arttırılması ve karar süreçlerinin hızlandırılması ve etkinleştirilmesi,
• Ar-Ge desteklerinin birbirini tamamlayıcı ve devamlılık arz eden yapıda olması, başarılı projelerin ticarileşme aşaması dahil tüm aşamalarının desteklenmesi,
• Ürün odaklı yaklaşım için Ar-Ge boyutundan ürün geliştirme, tasarım ve pazarda denenmesine kadar olan tüm konularda destek sağlanması,
• Başta Avrupa Birliği (AB) ülkeleri olmak üzere Ar-Ge faaliyetleri, araştırma altyapıları ve araştırmacı insan gücü bakımından bölgesel ve küresel düzeyde iş birliklerinin geliştirilmesi,
• İş birliklerini ve platform yapıları destekleyici ve özendirici mekanizmaların tasarlanması,
• Odak alanlarda kritik kitle oluşturacak şekilde insan kaynaklarının güçlendirilmesi ve bu alanlarda dolaşım programlarının oluşturulması,
• Temel bilim araştırmalarının ve bu alanlardaki insan gücü sayısının kritik kitle oluşturacak şekilde arttırılması,
• Ar-Ge ve yenilik sisteminin en önemli kurumlarından olan üniversitelerin, nitelikli bilgi ve insan kaynağı geliştirilmesine yönelik kapasitelerinin güçlendirilmesi,
• Kamu ve özel sektördeki doktoralı insan kaynağı sayısının ve niteliğinin kritik kitle oluşturacak şekilde geliştirilmesi,
• Kamunun alım gücünün, yerli teknolojik ürün üretimini destekleyecek, uluslararası pazarlara çıkış aşamasında referans oluşturmalarını ve teknoloji transferini hızlandıracak bir biçimde etkili olarak kullanılması.