CENK CEYLAN "ÜLKEMİZDE BİR ASANSÖR MARKASI OLUŞAMAMASI KAÇIRDIĞIMIZ EN ÖNEMLİ GELİŞMELERDEN"
Arkel CEO’su Cenk Ceylan ile Arkel’in ihracatını ve hedeflerini konuştuk. 2020 yılını ihracat tarafında ciddi bir artışla geçirdiklerini aktaran Ceylan, 65 ülkeye doğrudan ya da dolaylı yoldan ihracat yapan bir firma olarak hemen hemen tüm alanlarda, tüm coğrafyalarda bu artışı yakaladıklarını belirtti.
Arkel’in 2020 yılı ihracat faaliyetleriniz hakkında bilgi verir misiniz?
2020 yılı ihracat faaliyetlerimiz, özellikle şirketimizin hacmindeki oranını arttırarak geçirdiğimiz bir yıl oldu. Genel büyümemizin en büyük katkısı hem direkt hem de dolaylı ihracat faaliyetlerimizden gelmektedir. Dolayısıyla ciddi bir artışla 2020 yılında ihracat anlamında geçirdiğimizi söyleyebiliriz. Ülkeler bazında değerlendirirsek, aslında biz 65 ülkeye doğrudan ya da dolaylı yoldan ihracat yapan bir firma olarak hemen hemen tüm alanlarda, tüm coğrafyalarda bu artışı yakaladığımızı söylemek yanlış olmaz. Hedeflerimizin de üzerinde bir ihracat gerçekleştirdiğimizi söyleyebiliriz. Üretimimizdeki payı geçmiş yıllara oranla çok daha yoğunlukta olduğunu söylemek gerekir. Bunun en büyük nedenlerinden biri 2018 yılında Türkiye’deki inşaat sektöründeki yavaşlamanın getirdiği etki ile Türkiye’deki müşterilerimiz olan asansör paket ve kumanda sistemi satıcılarının da kendi satışlarının hedefledikleri pazarı özellikle ihracat pazarlarına çevirmesi, bizim endirekt diye tabir ettiğimiz dolaylı ihracatımızı arttıran faktörlerden biri olmuştur.
Yüksek döviz kurunun ihracat ile ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yüksek döviz kuru bazı sektörlerde ihracat yapan firmalar için avantaj sayılabilir. Tabi bu firmaların özellikle hammadde ve işçilik giderlerinin toplam maliyetteki oranının yüksek olması nedeniyle maliyetlerinin TL bazında olması satış kurlarının ise yurtdışına döviz bazlı olması nedeniyle onlara bir avantaj sağlamaktadır. Ancak bizim şirketimizi değerlendirdiğimizde bizim maliyet girdilerimiz maalesef ağırlıklı olarak dolar ve Euro bazında olmasından ötürü aslında maliyetlerimizde herhangi bir değişiklik sağlamaması, yurt dışında da satış fiyatlarımızın yine döviz bazlı olması nedeniyle hem girdisi hem çıktısı döviz olan bir operasyonda aslında bizim için kur değişimleri aşağı ya da yukarı yönlü çok bir değişiklik arz etmemektedir. Dolayısıyla yüksek döviz kurunun Arkel açısından ihracatta bir avantaj olmadığını söyleyebilirim.
2021 kur ve parite öngörünüz nedir?
2021’de de aslında 2020 yılı gibi değerlendirmek gerekmekte. Herhangi bir öngörüde bulunabilmek için aslında yıl içindeki gelişmelerin kur ve paritede ne kadar etkili olduğunu 2020 yılında yaşamış bulunuyoruz. Dolayısıyla 2021 için rakamsal bir öngörüde bulunmak yanılgılara sebep olabilir görüşündeyim. Önemli olan kurun ve paritenin stabilitesinin sağlanabilmesi açısından siyasi, ekonomik ve hukuksal zeminin stabil hale getirilmesi önem arz etmektedir. Bunlar başarıldığı takdirde ve Covid-19 gibi öngörülemeyen ortamların oluşmaması halinde kur ve paritede büyük bir dalgalanma beklememe yoluna gidebiliriz. Ancak, daha önce de bahsettiğim gibi bu koşullar ancak bilinmeyen birçok koşula bağlı olduğu için 2021 yılındaki gelişmeleri hep birlikte takip ederek, kur ve parite öngörülerimizi dinamik şekilde yıl içinde revize ederek takip etmeye devam edeceğiz.
Sektörde uzun yıllardır faaliyet gösteren bir firma olarak, 2021 yılı için sürdürülebilir ihracat politikası için neleri belirlediniz?
Aslında biz ihracat stratejilerimizi ve politikalarımızı yıllık belirlemiyoruz. Şirket olarak bizim 5 yıllık planlarımız doğrultusunda yaptığımız planların 2021 yılı içinde de uygulanacak aksiyonlarını hayata geçireceğiz. Dolayısıyla uzun dönemde ihracat stratejilerimizde Arkel olarak bizim özellikle stratejik gördüğümüz pazarlarda lokalizasyonumuzu arttırmak, Arkel’in özellikle satış sonrası destek kısmında güçlü olduğu pazarlarda kendi ekibi ve ofisleriyle ihracatını arttırmaya yönelik faaliyetlerini sürdürmesini sağlayacağız. 2021 yılı içinde de çalışmalarımız bu yönde devam edecek. Yani coğrafi genişlememizi bulunduğumuz pazarlardaki pazar paylarımızı arttırıcı faaliyetlerin içinde en çok önemsediğimiz noktalardan biri satış sonrası desteğimizin gücünü yerel olarak ya da uzaktan erişim kabiliyetlerimizi de teknolojik olarak arttırarak oradaki müşteri memnuniyetini en üst düzeye çıkarıp o pazarlarda da pazar liderliğine oynamak olacaktır.
Pazar yoğunluğu hangi bölgelere veya ülkelere kayıyor? Hangi ürünler daha fazla talep görüyor?
Aslında bizim pazar yoğunluğumuzu bölge ya da ülkelere kayma gibi bir durumu söz konusu değil. Biz tüm bulunduğumuz bölgelerde ve ülkelerde paralel şekilde büyümemizi sürdürmeye devam ediyoruz. Tabii ki pazarlara ve ülkelere göre tercih edilen ürün gruplarının modelleri ve aileleri değişmektedir. Özellikle 2019 yılında lansmanını yaptığımız ARCUBE ürün ailesi bizim ARCUBE’e yönelik ülkelerde ve coğrafyalardaki pazar payımızı çok hızlı şekilde arttırmaya devam etmektedir. Bunun yanı sıra ARCODE ürün grubu ile yapılan sistem işlerinde de mevcut pazarlarımızda geçmişte bulunduğumuz ihracat pazarlarımızdaki pazar payımızı az önce bahsettiğim satış sonrası desteklerin ve iş süreçlerinin hızını arttırılmasıyla orada da büyümemize devam ediyoruz. Yani kısaca söylemek gerekirse, tüm ürün gruplarımıza farklı pazarlarda paralel şekilde büyüme ön gördüğümüzü söyleyebiliriz. Dolayısıyla herhangi bir bölgeye ya da ülkeye ihracatımızın kayması söz konusu değil. Tüm aktif olduğumuz pazarlarda aynı yoğunlukta ve aynı oranlarda büyüme gayretimizi sürdürüyoruz.
Bu yılki firma verilerinizi geçen yılın aynı dönemine göre değerlendirdiğinizde 2021 ihracat öngörüleriniz nelerdir?
Az önce bahsettiğim üzere 2020 yılına, özellikle ihracatta ciddi bir büyümeyle kapatan bir şirket olarak 2021 yılında da ihracat öngörümüz aynı ivmenin devam etmesidir. Dolayısıyla ARKEL’in özellikle yurt dışı pazarlardaki ciro payının şirketimizin cirosundaki oranının artarak süreceğini öngörüyoruz.
2020 yılında asansör sektörü açısından önemli gördüğünüz sektörümüzü etkileyen temel gelişmeler-olaylar olarak neleri sıralayabilirsiniz?
2020 yılında asansör sektörünü iki kategoride değerlendirmek lazım. Bizim açımızdan bir tanesi Türkiye pazarı, yani kendi ülkemizin pazarı. Diğer kısım da ihracat pazarları. 2020 yılının, özellikle ilk yarısında hükümetin de yayınlamış olduğu cazip konut kredileriyle, geçmiş iki yıldaki oluşmuş olan konut stoğunun satılmasıyla, ciddi anlamda bir konut imalat hızının arttığını söyleyebiliriz. Tabii ki bu asansör sektöründe de doğrudan iş hacmi olarak etki eden bir faktör olduğu, dolayısıyla ilk yarısı 2020 yılının oldukça verimli, iş açısından hızlı bir dönem olarak değerlendirmek lazım. Ancak hepimizin yaşadığı ve yaşamaya devam ettiği Covid-19 süreci bu hızı işgücü anlamında özellikle nisan, mayıs aylarında ilk dalga olmak üzere ve şu anda da yaşadığımız aylarda yapılan işlerin hızı anlamında bir etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla Covid-19 süreci olmadığı takdirde aslında Türkiye’nin asansör sektör olarak 2019’a göre daha hareketli, daha hacimli bir yıl olabileceğini söyleyebilirdik. Fakat maalesef salgının etkisi 2020 yılında da özellikle iç piyasada o arzu edilen hacme gidilmemesinde bir faktör oldu. Yurtdışı pazarları değerlendirdiğimizde de aslında ihracat pazarlarımızda biz oldukça yoğun bir iş temposundayken gene az önce bahsettiğim Covid-19 süreci dünya çapında bir salgın olması nedeniyle hemen hemen tüm ülkeleri etkisi altına aldı. Dönemsel olarak bazı ülkeler farklı dönemlerde bu etkiyi gördüler. Ancak ortalamada, hemen hemen dünya üzerinde 2-2,5 aylık bir iş etkisinden bahsetmek yanlış olmaz 2020 yılı içinde. Bunun dışında majör bir gelişme ya da olay olarak sayabileceğimiz bir durum yaşamadığımızı düşünüyorum 2020 yılında.
Sektörümüzde ihracat konusunda yaşadığınız en önemli sorun ve bu soruna çözüm öneriniz nedir?
Sektörümüzde ihracat konusunda yaşadığımız bence en önemli sorun; Karşılıklı ekonomik anlaşmaların ve gümrük birliklerinin aslında anlaşmalar çerçevesinde tam olarak uygulanmamasıdır. Çünkü bu tip anlaşmaların arttırılması ya da gerçekten hayata geçirilmesinin ülkemize yalnızca asansör sektörü için değil, birçok sektörde ihracat kolaylığı ve rekabet gücü sağlayacağına inanmaktayız. Bunun için çözüm önerimiz biraz daha aslında belki ülke yönetimine düşmektedir. Çözümün burada yapılması gereken, az önce arz ettiğim gibi ülkeler arası ticari anlaşmaların, para transferlerinin daha kolaylaştırılması, gümrük işlemlerinin, gümrük prosedürlerinin yalınlaştırılması, sektörümüze hız katacağına inandığımız geliştirme faaliyetleridir. Bununla ilgili gerek dernek çapında gerekse bireysel şirketler olarak devletimizle gerekli istişareler yapılmaktadır. Önümüzdeki dönemde bunların çözülerek, sektöründe ihracat konusunda hem dünya rekabetinde daha ön plana çıkması, hem de işleri daha kolay hale getirip ticaret hacmini geliştirmesi ve para transferlerinin daha kolay hale getirilmesini umut etmekteyiz.
Sektör olarak ihracatımızın geliştirilmesi adına ne gibi çalışmalar yapılmalıdır?
Sektör olarak aslında az önce de önceki sorularda bahsettiğim üzere 2018 yılında ülkemizdeki asansör pazarının daralması nedeniyle birçok asansör firmamızın ihracata yönelik faaliyetleri artmıştır. Bu çok sevindirici bir gelişme olmakla beraber, aslında belki örnek olarak almamız gereken ülkelerden bir tanesi İspanyadır. İspanya da bundan 20-25 yıl kadar önce bize benzer bir inşaat sektör daralmasıyla ihracatçı firmaların nasıl global ölçekli firmalar haline geldiğini model olarak incelemekte fayda olur görüşündeyim. Bizim aslında dünya üzerinde asansör ekipmanı üreten başta gelen ülkelerden biri olmamızın avantajını, bunu ihracata kanalize ederek globalleştirdiğimiz takdirde önümüzdeki yıllarda dünya asansör sektöründe de ekipman üreticisi olarak oldukça söz sahibi bir ülke haline gelmemize yol açacaktır. Aynı zamanda tabii ki ihracat hacmimizi de çok büyütecektir. Burada benim gözlemlediğim geliştirilmesi gereken bazı çalışmalar var. Bunlardan başlıcası gerçekten ekipman üretimi anlamında ülkemizde çok kıymetli firmalar var. Ancak maalesef hala ülkemizden bir asansör markası oluşamaması belki de bizim kaçırdığımız en önemli gelişim alanlarından bir tanesidir. Bu kadar ekipman üreticisinin olduğu bir yerde bir yerli asansör markasının global bir marka haline getirilebilmesi aslında temelde çok zor bir iş olmamasına rağmen belki de bizim Türk iş metodolojisi, Türk iş adamı düşünce yapısı nedeniyle bizim biraz yol alamadığımız bir alandır. Burada belki yine örnekleri İspanya’dan almak lazım İspanya’dan şu anda dünyaya paket asansör ihracatı yapan birçok büyük firmanın oluşması da aslında zamanında İspanya’nın bizim geçirdiğimiz süreci bir fırsat olarak değerlendirip şirketleri konsolide hale getirmesiyle mümkün olmuştur. Dolayısıyla bizim de aslında Türkiye asansör sektöründe yapmamız gereken; önemli firmaların bir çatı altında birleşerek birlikte faaliyet yürütmesi, birlikte yalnızca Ar-Ge ya da ürün gelişimi faaliyetleri değil, aynı zamanda ticari faaliyetlerini de konsolide ederek paket asansör çözümlerinde tüm pazarlara hitap edebilecek değişik asansör modellerini tamamen buradan üretilmiş bir marka adı altında dünya pazarına çıkrabilmesidir. Eğer bu başarılailirse önümüzdeki on yıllık süreçte Türkiye’den de birkaç globalleşmiş asansör markasının oluşmaması işten bile değildir.
Aynı zamanda biz ihracatı yalnızca mal olarak değerlendirmekte hata ederiz. Bunun nedeni bizim yetişmiş insan gücümüz de oldukça kıymetli bir varlıktır. Bunun ihracatını da yapmakta aslında ihracatımıza büyük bir katkı sağlayacak bir hizmet sektörü de doğurabilmektedir. Özellikle nüfus yaşlılık oranı yüksek olan ülkelerde genç nüfusun asansör sektöründe montaj ve devreye alma ve servis bakım işlerine çok ilgi duymaması nedeniyle büyük bir işgücü açığı mevcuttur. Türkiye olarak bizim şansımız yetişmiş elemanı olan, genç nüfusu fazla olan bir ülke olarak bu yakın coğrafyamızda özellikle iş gücüne ihtiyacı olan ülkelere bu işgücünün ihracatını da yaparak bir nevi bacasız sanayi tabir edebileceğimiz ayrıca bir ihracat kolunu da sektörümüz için oluşturma imkânımız mevcuttur. Burada da özellikle montaj, servis, bakım firmalarımızın biraz daha yurtdışı konusunda cesaretli davranıp oralarda lokal ekiplerini oluşturarak hizmetler vermeye başlaması için uygun bir platform olduğunu düşünüyorum.