DEVAS ASANSÖR
1996 yılında Kayseri'de asansör bakım, onarım ve montaj hizmeti verme amacı ile kurulan Devas Asansör, 2005 yılında katma değeri yüksek olan ve tamamı ithal edilen Homelift ve Engelli Platform Sistemleri'nin Ar-Ge ve imalatına başladı. 100 metrekarelik küçük bir atölyede faaliyetlerine başlayan Devas, ürün çeşitliliğinin artması ve makina parkurunun gelişmesi ile zaman içerinde büyüyerek bugün 3.200 metrekare kapalı alana sahip bir üretim tesisinde faaliyetlerini sürdürüyor. Firma; kısa, orta ve uzun vadede yapmış olduğu plan ve hedefler doğrultusunda yeni yatırımlarla gelişmeye, iyileşmeye ve büyümeye devam ediyor.
Mustafa bey merhaba. Sektöre sunduğunuz ürün gruplarınız ve hizmetleriniz hakkında bilgi verir misiniz?
Merhaba. Günümüz itibariyle Devas Asansör çatısı altında 5 farklı marka ve 12 farklı ürün ile üretimini yaptığımız Homelift Villa Asansörü, Açık Tip Engelli Platformu, Kapalı Tip Engelli Platformu, Makaslı Tip Engelli Platformu, Araç Platformu, Yük Platformu, Yemek Asansörü ve dünyada 5 firmanın, Türkiye’de sadece firmamızın ürettiği Merdiven Tipi Dönüşlü Yatay Engelli Platformu gibi geniş bir ürün yelpazemiz ile sektörümüzde bulunan yurtiçi ve yurtdışı bütün seçkin firmaların çözüm ortağı olarak hizmetlerimize devam ediyoruz.
Ürünlerimizin hemen hepsi standart ve seri imalat olarak üretiliyor. Seri imalat ürünlerimizin yanında özel tasarım kişisel asansörler de imal ediyoruz.
Bu yıl, Temmuz ayında tasarım atölyemizde yeni bir model olarak ‘Tubelift’ markası ile tamamen oval formlara sahip, dar alanlar için kullanım alanı verimliği bakımından büyük avantaj sağlayan tüp asansörümüzde ürün yelpazemiz arasındaki yerini aldı. Şimdilik kişiye özel olarak üretim yapıyoruz. Fakat yakın zamanda seri imalata geçecek ve maliyetlerini de daha aşağılara çekeceğiz. İnternet sitemizden ve sosyal medya üzerinden tanıtımlarını yaptığımız ‘Tubelift’ gerek yurt içi gerekse yurt dışı takipçilerimizden yoğun ilgi ve takdir toplamayı başardı. Sizin aracılığınız ile de sektörümüze hayırlı olmasını diliyor, tasarımda emeği geçen bütün çalışanlarımıza da teşekkür ediyorum.
Ürünlerinizin tercih edilmesini sağlayan rekabetçi avantajlarınız nelerdir?
Her şeyden önce müşteri memnuniyeti ve kalite bizim için çok önemli. Yaptığımız anketlere göre müşterilerimizin bizi tercih etme sebebi fiyat avantajımızın yanı sıra ürün kalitesi ve satış sonrası hizmetimiz. Yazımızın başında da söylemiş olduğum gibi ‘’Kalitede Rekabet’’ düsturu ile çıktığımız yolda, hala aynı çizgide devam ediyoruz. Bu prensip ile attığımız her adım rakiplerimize karşı bizi avantajlı hale getiriyor.
Çok güçlü bir Ar-Ge ekibine sahibiz. Her yıl yeni bir model, yeni bir ürün ile büyümeye devam ediyoruz. Geliştirdiğimiz ve ürettiğimiz bütün ürünleri gerek yazılım, gerek donanım ve gerekse tasarım konularında kendi bünyemizde yapıyor olmamız hem maliyet hem de kalite anlamında bize avantaj sağlıyor.
Üretim tesisiniz, makine parkurunuz ve istihdamınız hakkında bilgi verir misiniz?
Kayseri Mimarsinan Organize Sanayi Bölgesi’nde 15.000 metrekare açık, 3.200 metrekare kapalı alana sahip üretim tesisimizde, 12 beyaz yaka, 36 mavi yaka personel ile yurt içinde 81 ile ve yurtdışında 16 ülkeye üretimimiz ile hizmet veriyoruz.
Üretimimizde yalın üretim teknikleri uygulayarak, malzeme ve zaman israfının en üst düzeyde önüne geçmeye çalışıyoruz.
Ürünlerimizin kalitesini belirleyen iki ana unsur ‘personel ve makine techizatı’dır. Bu iki unsur üretimde önem verdiğimiz değerlerin başında gelir. Personelimiz ne kadar eğitimli ise ürünlerimiz o kadar kaliteli, makinelerimiz ne kadar kaliteli ise ürün çıktıları o kadar hatasız olabilmektedir.
Mevcutta bir giyotin makas, cnc punch pres, iki adet cnc abkant pres, kendi vida milimizi imal edebilmek için sektörde tek olan ovalama makinesi, statik boya fırını v.b. makine teçhizat ve el aletleriyle en üst kalitede üretim yapmaktayız.
Geçen ay üretim kapasitemizi artırmak için 3.000 metrekare kapalı alana sahip ek üretim tesisimizin temellerini attık. İnşallah aralık ayında bitirmeyi hedefliyoruz. Yeni üretim alanı ile beraber toplam kapalı alanımız 6.200 metrekareye çıkarılarak kapasitemizi %30 arttırmış olacağız.
İhracat faaliyetleriniz ve hedefleriniz nelerdir?
Son iki yıldır mevcut üretimimizin %50’sini ihraç ediyoruz. Daha önceleri bu oran %15 seviyesindeydi. Fiyatlarımızın Avrupalı rakiplerimize göre rekabetçi olması ve Ar-Ge ve inovasyona verdiğimiz önem sebebiyle her geçen gün bu oranın artacağına inanıyoruz. Şu an 16 farklı ülkede bulunan müşterilerimize standart ürün ve proje bazlı sipariş olarak hizmet veriyoruz.
Ortadoğu ve Türki Cumhuriyetler ihracat yoğunluğumuzun olduğu bölgeler. Avrupa ülkelerine de özel projeler için ihracat gerçekleştiriyoruz.
2020 başında belirlemiş olduğumuz ihracat hedefimiz, 2023 yılı sonuna kadar üretimin %65‘ini ihraç etmek ve Avrupa ülkelerine olan ihracat oranımızı arttırmak. Bu hedef doğrultusunda şimdiye kadar attığımız adımlar olumlu sonuçlar vermeye başladı. Bu durum hem bizim hem de personelimizin motivasyonunu olumlu yönde etkiliyor.
Yeni yatırımlarınız var mı? Bilgi verebilir misiniz?
Bu yıl kapasite arttırma kararı aldıktan sonra ek hizmet binası ve yeni makine yatırımlarına başladık. Ağustos ayında sac işlemede kullanmak üzere mevcut sistemimize ilave cnc abkant büküm makinesini envanterimize ekledik. Şu an teklif toplama aşamasında olduğumuz tam otomatik konveyörlü statik boya hattını önümüzdeki Mart ayına kadar hizmete almayı planlıyoruz.
Bu yıl hepsinden önemlisi personele yatırım yapma kararı aldık ve bunun için çok ciddi bir bütçe oluşturduk. Malumunuz her sektörde olduğu gibi bizim sektörümüzde de kalifiye, yetişmiş eleman sıkıntısı yaşıyoruz. Yetişmiş eleman aramak yerine kendi elemanımızı yetiştirerek daha kaliteli hizmet vermeyi hedefliyoruz.
Türk inşaat sektörü dolayısıyla da Türk asansör sektörü iç pazardaki kentsel dönüşüm ve modernizasyon çalışmaları ile biraz da olsa nefes aldı. Hâlihazırda devam eden ve önümüzdeki dönemde başlayacak olan kentsel dönüşüm projelerinin asansör sektörüne ve firmanıza etkileri hakkında neler söyleyeceksiniz?
Asansör sektörü, inşaat sektörüne doğrudan bağlı ve hatta inşaat sektörünün bir parçası. Dolayısı ile inşaat sektöründe yaşanacak her gelişme asansör sektöründe de aynı etkiyi gösterecektir. Önceki yıllarda kentsel dönüşümün her iki sektörde de olumlu etkilerini hissettik. Önümüzdeki süreçte yapılacak olan dönüşüm projelerinde de aynı şekilde hem ekonomik hem de sosyolojik olarak yine olumlu etkilerini sektör olarak hissedeceğimizden şüphem yok.
Kentsel dönüşüm ve benzeri projelerden maksimum pay alabilmek, ithal menşeili firmalara karşı pazar payımızı arttırmak adına; yerli üretici ve montaj firmalarımızın meslek odalarımızda veya derneklerimizde çok iyi bir şekilde organize olmaları, yek vücut olarak işin uzmanlarından da yardım alarak bir strateji belirlenmesi gerektiğine inanıyorum.
Kentsel dönüşüm projelerinden her firmanın olumlu yönde etkileneceği gibi, firmamız da engelli platformu üretimi ile tüm yüklenicilere hizmet vererek, katkıda bulunarak olumlu yönde etkilenecektir.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, yerli üretim hamleleri sürerken inşaat malzemelerinde de yüzde 100 yerlilik için çalışma başlatılacağını, asansörden yürüyen merdivene kadar her şeyin Türkiye’den karşılanabilmesine çalışıldığını açıkladı. Türk asansör ve yürüyen merdiven sektörünün kabiliyetini yetkili mercilere anlatabilmek adına ne gibi çalışmalar yapılmalı?
Ülkemiz yerli ve milli üretimi destekleme anlamında birkaç yıldır önemli adımlar atmakta ve bunun için gerek Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’mız, gerek Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’mız bir takım çalışmalar yapmaktadır. Bu çalışmalar bütün sektörlerde olduğu gibi bizim sektörümüzde de olumlu bir etki oluşturuyor.
Sektörümüze üretici olarak katkı sağlayan bütün firmalarımız hem devlet teşviklerinden faydalanarak, hem de kendi öz kaynakları ile üretim noktasında bu çalışmalara katkı sağlıyor. Kişisel fikrim olarak söylüyorum ‘Yerli Üretim’ sloganı ile başlayan bu sürecin bundan sonra ‘YERLİ TÜKETİM’ sloganı ile devam etmesi gerekmektedir. Tüketicilerimizi de bu noktada gerekli kamu spotları ve eğitimlerle bilinçlendirmeli, yerli malı tüketmenin önemine dikkat çekmeliyiz. Asansör sektörü olarak ülkemizde yerli imkanlarla üretemediğimiz hiçbir kompenent bulunmamaktadır. Üretimde kullandığımız hammaddeler bütünüyle kendi ülkemizden tedarik edilmekte ve kendi iş gücümüzle işlenmektedir.
Aynı zamanda üretim sürecinde bir çok farklı sektöre de olumlu katkılar sağlıyoruz. Bu sektörlerin başında demirçelik, döküm sanayi, elektronik ve yazılım, makine gibi sektörler geliyor. Bu katkılarda göz önünde bulundurulduğunda ve sektörün stratejik önemi de araştırıldığında Sayın Bakanımızın almış olduğu kararın sektörümüze önemli katkıları olacağına inanıyorum.
Türkiye İMSAD’dan yapılan açıklamada ise; “Ürünlerimizin kalitesi ve ihracat performansımız Türkiye inşaat malzemesi sanayisinin gücünü yansıtıyor. Dış Ticaret Endeks raporlarımız da gösteriyor ki ‘Made in Turkey’ algısı henüz iç pazarda hak ettiği değeri göremiyor. İç pazarda da yerli malzemeye duyulan güvenin artması gerekiyor.” dendi. Asansör sektöründe de sıkça gündeme taşınan bu sorunun aşılması adına neler yapılabilir?
Evet, maalesef böyle bir sorunumuz var. Ve bu sorun sadece bizim sektörümüze de has değil. Öncelikle sorunu iyi analiz etmemiz gerekiyor. Benim de uzun zamandır üzerinde düşündüğüm ve çözüm aradığım bir konu bu. Bu konuda, sadece bizim sektörümüz için değil her sektör için söylüyorum, sektör temsilcileri ve sektörlerin ileri gelenleri ürün ve özellikle hizmet kalitesinde en üst seviyede hizmet verilmesi için çalışmalıdır. Eğer marka olmak istiyor ve beklediğimiz değeri görmek istiyorsak önce müşterilerimize onların da beklediği değeri göstermeliyiz. Onları önemsediğimizi hissettirmeliyiz. Sonra yukarıda da belirttiğim gibi ‘Yerli Tüketimi’ teşvik etmeli, bunun bir devlet politikası olması için çalışmalıyız. Bu işe de önce devlet kurumlarımızdan başlamalıyız. Yani önce kendi malımızı kendimiz kullanmalıyız.
‘Made in Turkiye’ algısına gelince ki markalaşamama problemimizin ana kaynağı da budur bence, Türk firmalarının dünya çapında marka olabilmesi için, önce Türkiye’nin marka olması gerekmektedir. Eğer ‘TÜRKİYE’ kelimesi dünya çapında marka olursa, Türk firmaları da markalaşma problemini daha kolay aşacaktır. Bizler bu iş için gerekli her türlü imkan ve kabiliyete sahibiz ve bu konuda elimizden geleni yapmaya hazırız.
Son yıllarda devletimizin farklı coğrafyalarda yapmış olduğu faaliyetler, o cağrafyalardaki ülkelerin Türkiye’ye bakış açısını değiştirdi, farkındalık yarattı ve o ülkelerde Türkiye bir marka haline geldi. Yine bu ülkelerle olan ticari faaliyetlerimize baktığımızda da son yıllarda hacmin ciddi oranda artmış olduğunu ve Türk mallarının daha çok tercih edildiğini görüyoruz. Bu fırsatı üreticiler olarak iyi değerlendirmeli, ülkemizin kazanmış olduğu itibara leke getirmemek için şahsi menfaatlerimizi ülke menfaatlerinin önüne geçirmemeliyiz. Yurtdışında; Türkiye’nin, Türk mallarının hak ettiği itibara olumsuz etki yapan kişi veya firmalara cezai yaptırım uygulanması, olumlu katkı sağlayan firma veya kişilerin de ödüllendirilmesi tarzında bir sistemi hayata geçirmeliyiz.
Küresel pazarda yaşanan daralmaya rağmen Türkiye, yurtdışı müteahhitlikte 44 firma ile bir kez daha dünya ikincisi oldu. Türk müteahhitleri ile asansör sektörünün işbirliği yapması adına ne gibi çalışmalar, kimler tarafından yürütülmeli?
İnşaat sektörü lokomotif bir sektör ve beraberinde bir çok sektörü de peşinden sürüklüyor. Asansör sektörü de bunlardan biri ve belkide içlerinde katmadeğeri en yüksek olan sektördür.
Bence bu noktada Türk asansör sektörü olarak odak noktamızı değiştirmemiz gerekiyor. Kendimize daha fazla güvenmeli, Ar-Ge’ye daha fazla önem vererek ve bütçe ayırarak daha büyük işlere odaklanmalıyız. Gerçekten çok güzel işlere imza atıyoruz. Fakat bunun kendimiz farkında olmadığımız için, başkasına da fark ettiremiyoruz.
Sektörümüzde farklı dernek yapılanmaları ve bir de federasyonumuz mevcut. Herkesin ayrı baş çektiği bir ortamda düzen olması imkansızdır. Burada bizim yapmamız gereken tek çatı altında birleşmek, sektörümüzü her konuda temsil yetkisi olan bu organizasyona güvenmek ve temsilcileri motive etmek. Bence bu konuda bütün dernekler federasyon çatısı altında toplanmalı ve böylece federasyonumuzun etkinliğini arttırılmalı ve federasyon daha kurumsal bir yapıya kavuşturulmalı. Böylece etkinliğini arttırdığımız federasyonumuz sektörün sorunlarını, gelişimini, stratejilerini belirleyen bir kurum haline gelmeli ve bütün sektör üyelerinin yek vücut olarak hareket etmesini sağlayan bir oluşuma dönüşmeli.
Hızla büyüyen ve büyümeye devam eden Türkiye, yabancı firmalar için verimli bir pazar ve güçlü bir müşteri haline geldi. Birçok sektörde olduğu gibi asansör ve yürüyen merdiven sektöründe de global ölçekteki firmalar sektör için önemli bir sorun. Asansör aksam parçası imalatı, yerli bileşenlerden oluşan asansörün montajı ve bakım yapma kabiliyetine erişen sektör, ürünlerini dünyanın dört bir yanına ihraç etmeye başladı. Sektörümüzde özellikle kamu işlerinde ve kapsamlı projelerde yabancı markaların tercih edildiği gibi bir algı hâkim. Bu algıyı kırmak ya da projelerde yerli üretim asansör ve yürüyen merdiven kullanımını yaygınlaştırmak adına neler yapılmalıdır?
Yukarıda dikkatinizi çekti ise özellikle vurgulamak istediğim bir cümle vardı. ‘’YERLİ TÜKETİM’’. Tüm Türkiye olarak geçtiğimiz yıllarda başlatmış olduğumuz ‘Yerli Üretim’ kampanyasında, asansör üreticileri ve diğer sektörler de dahil, üreticiler olarak üzerimize düşen görevi yerini getirdiğimize inanıyorum. Üretim ayağında yerlileşmeyi ciddi oranda sağladığımızı düşünüyorum. Şimdi sıra milletimizde. Müteahhidimizden, kontrol mühendisimize, ihale komisyonlarımızdan bina yöneticilerimize kadar, kısaca 82 milyon olarak her bir ferdimiz ‘YERLİ TÜKETİM’in önemini anlamalı, anlatmalı ve uygulamalıdır. Uygulanmasına engel olmaya çalışan, şahsi menfaatlerini ön plana çıkaran kişileri de uyarmalı, bu kişilere karşı kanun çerçevesinde gerekli yaptırımları zaman geçirmeden devreye almalıyız.
Hizmet ve ürünlerinizin “Kamu işlerinde ve kapsamlı projelerde yabancı markaların tercih edilmesi” ile ilgili karşılaştığı sorunlar var mı? Paylaşır mısınız?
5378 sayılı Engelliler Kanunu’nda 2005 yılında yapılan değişiklikle eklenen erişilebilirlik hükümleri ile engelli vatandaşlarımızın bağımsız yaşayabilmeleri ve topluma tam ve etkin katılımları için erişilebilirliğin sağlanması esas alınmıştır. Bu hükme dayanarak bütün kamu binalarında gerek asansör, gerekse engelli platformu alım ihaleleri yapılıyor.
İlk yıllarda ‘Engelli Platform’ standartları ve şartnameleri ile bir belirsizlik olması sebebiyle özellikle kamu işlerinde ithal ürün kullanımı baya yaygındı. Firmamız bu konu üzerine tüm yurtta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’mızda ve Çevre ve Şehircilik İl Müdürlükleri’mizde standartlarla alakalı bilgilendirme toplantıları yaptı. Kontrol mühendislerimizle iletişime geçtik ve yerli ürünlerin avantajlarını anlatarak tercih edilmesi gerektiğine vurgu yaptık. Yapmış olduğumuz çalışmalar çok kısa sürede sonuç verdi ve o tarihten sonra hemen hemen bütün kurumlarımız yerli üreticilerden tedarik yapmaya başladı. Şu an kamu ihalelerinde ithal engelli platformu kullanım oranı ilk yıllara göre çok düşük.
Çok nadir de olsa ithal ürünlerin tercih edildiği projeler oluyor, burada da bir art niyet olduğunu sanmıyorum. Demekki orada kendimizi ve ürünlerimizi iyi ifade edememişiz diye düşünüyorum.
Yerli ürün konusunda atılacak her adımın, milli ekonomi, inşaat sektörü ve asansör sanayisinin gelişimine önemli katkı sağlayacağı biliniyor. Bu konuda kamu otoritesi, meslek örgütleri, üretici ve uygulayıcı firmalara ne gibi sorumluluklar düşüyor?
Yerlileşme ve millileşme her şeyden önce zihinlerimizde başlıyor. Herkes kendisine “Neden yerli?” “Neden milli?” diye sormalı. Soruların cevaplarını iyi araştırmalı cevaplara göre kendisi hangi konumda yer alıyorsa ona göre pozisyon almalı.
Eğer kişi veya kurum üretici konumunda ise daha iyisini üretmeye gayret göstermeli, eğer kişi veya kurum hizmet konumunda ise “Daha iyi nasıl hizmet edebilirim?” diye gayret göstermeli, eğer kişi veya kurum kalite kontrol konumunda yer alıyorsa “Daha kalitelisini nasıl ürettirebilirim?” diye gayret göstermeli, eğer kişi veya kurum tüketici konumunda yer alıyor ise en iyisini seçmeye gayret göstermeli ama bu ürünün her halükarda “Yerli malı” olmasına gayret göstermeli. Karşılaştırma yaparken ürünün yerli olup olmadığı da tercih sebebi olmalı. Eğer muadili var ise mümkün mertebe yerli malını tercih etmeli yerli malını tüketmeliyiz. Bu bizim hem ekonomimizin hem de sanayimizin gelişiminde önemli rol oynamaktadır.
Son olarak ne elemek istersiniz?
Sektörümüzün sorunlarını ve gelişmelerini yakından takip edip, bizlere de düşüncelerimizi büyük kitlelere ulaştırmada yardımcı olduğunuz için teşekkür ederim.
Takipçi ve okur sayınızın çok olduğunu bildiğim için sektör adına bir ricada bulunmak istiyorum. Yerli malı kullanmaya teşvik etme amacı ve farkındalık oluşturmak adına sonraki sayılarınızda da ‘’YERLİ TÜKETİM’’ başlığını bir kampanya haline dönüştürmenizi rica ediyorum.
Tüm okurlarınıza saygı ve sevgi ile...