01 Ocak 2025,SİSMİK BÖLGELERDE ASANSÖR EMNİYETİ , Asansor Vizyon Dergisi, Asansör Adına tüm Aradıklarınız Bu Sitede

SİSMİK BÖLGELERDE ASANSÖR EMNİYETİ

Özet

%70 e yakın kısmı yüksek deprem riski altında olan ülkemizde güvenli yapılaşma adına gerekli düzenlemeler yapılmakta ve binalar sismik şartlara göre projelendirilmektedir. Deprem sırasında oluşan salınım ve sarsıntılar binalar kadar bina ekipmanlarının da hasarlanmasına neden olmaktadır. Binaların en maliyetli ekipmanlarından olan asansörler de deprem sonrasında hasarlanmakta ve servis dışı kalmaktadır. TS EN81-77 standardı sismik bölgelerde asansör emniyetini arttırmak amacıyla gerekli önlemleri sıralamaktadır. Bununla beraber, bu standardın uygulanması deprem riski altındaki bölgelerde hasarsızlığı garanti etmez. Bu durum 6 Şubat 2024 Kahramanmaraş depremleri sonrasında yapılan saha incelemelerinde de gözlemlenmiştir. TS EN81- 77 standardı ve uygulamalardaki eksiklikler hasarlanmaların genel nedenleri olarak görülse de, ana neden yapı özelliklerine göre doğru tip asansörlerin tercih edilmemesidir.

Sismik bölgelerde asansör tercihi yapılırken asansörlerin hasarlanma riski yanında, meydana gelebilecek yangın, gaz sızıntısı, su basması gibi tehlikelere karşı kabinde mahsur kalan yolcuların kolayca kurtarılabilmesi de göz önüne alınması gereken önemli bir kriterdir. Asansörlerin hasarlanmasından doğan onarım maliyetleri yanında, servis dışı kalmaları nedeniyle sosyal ve ticari boyutlarda önemli kayıplar da söz konusudur. Sosyal travmaların yaşandığı ve artçı sarsıntıların devam ettiği bir ortamda, özellikle kamu binalarının ve buradaki asansörlerin aktif halde kalması acil durumun doğru yönetilmesi için önemlidir. Dolayısıyla, deprem sonrasında oluşabilecek sorunların minimize edilmesi için hasarlanma riski düşük ve TS EN81-77 standardının kolayca ve maliyet etkin olarak uygulanabileceği asansör sistemlerine öncelik verilmesi gereklidir.

Bu makalede geçmişte meydana gelen depremlerin asansörlere etkileri, istatistiki veriler ve 6 Şubat Kahramanmaraş depremleri sonrası Malatya‘da AYSAD tarafından organize edilen saha incelemesine yer verilmiştir. Elde edilen veriler bütünü gözetilerek sismik bölgelerde emniyetle kullanılabilecek asansör tipleri hakkında çıkarımlar yapılmış ve konuyla ilgili duyarlılığın arttırılması amaçlanmıştır.

1. Giriş

Sismik bölgelerde asansör emniyetinden bahsedebilmemiz için gerekli koşul, öngörülen büyüklükteki bir deprem sonrasında binaların kesintisiz oturum koşullarını sağlamasıdır. Bina deprem yönetmeliği, 1947'den bu yana 7 kez revize edilerek 2019 yılında güncellenmiş ve yürürlüğe girmiştir. Deprem bölgelerinde bina emniyetinin sağlanmasına yönelik yönetmeliklerde yapılan iyileştirmelerin yanı sıra, bina yalıtım sistemleri (sismik izolatörler ve sönümleyiciler) gibi yeni teknolojilerin kullanımı da ülkemizde yaygınlaşmaktadır. Asansörler, binaların en pahalı ekipmanlarından biridir ve çok önemli bir işlevi yerine getirmektedir. Bununla beraber, deprem sırasında hasar görmeye meyilli çeşitli mekanik ve elektrik/elektronik bileşenlere de sahiptirler. Deprem dolayısıyla meydana gelebilecek asansör hasarları, tamirat, tekrar servise alma ve işletmenin durması nedenleriyle ekonomik kayıplara yol açabileceği gibi kabinde mahsur kalmalara veya ölümcül vakalara da neden olabilir. Aynı zamanda, kesintisiz servis vermesi beklenen stratejik binalardaki (hastaneler, kamu binaları, enerji, haberleşme, ulaşım tesisleri, vb.) asansörlerin hasar görmeden deprem sonrasında aktif halde bulunmaları özellikle önemlidir. Bu nedenle, sismik bölgelerde asansör emniyeti söz konusu olduğunda, düşey taşıma sistemlerinin seçimi ve kurulum şartları da çok önemli hale gelmektedir.

2. TS EN 81-77 Standardı: Sismik aktivitelere tabi asansörler

Sismik bölgelerde asansör emniyetini sağlamak amacıyla hazırlanan EN81- 77 standardı Türkiye'de 2014 yılında uygulanmaya başlanmış, 2020 ve 2022 yıllarında da revize edilmiştir. Sismik bölgelerde, asansörlerde yapılması gereken yapısal güçlendirme ve ek tedbirleri tasarım ivmelenme değeri üzerinden formüle eden TS EN81-77 standardının doğru uygulanması asansör hasarlarını önemli ölçüde azaltacaktır. TS EN81-77, risklerin azaltılması noktasında önemli bir fayda sağlamakla beraber, bu standardın uygulanması deprem riski altındaki bölgelerde hasarsızlığı garanti etmez. Bunun ana nedenleri; projelerde önceliğin depreme karşı dayanımı yüksek asansörlere verilmemesi ve standarttaki bazı yetersizliklerdir.

Kuyu içinde muhtemel takılma noktaları hakkında iyileştirmelerin 20 metrenin altındaki asansörlere uygulanmaması, insan faktöründen doğan risklerin göz ardı edilmesi, karşı ağırlık ile ilgili emniyet tedbirlerindeki eksiklikler bunlara örnek olarak sayılabilir. Ayrıca standart, bina yapısına bağlı olarak hangi tip asansörün hasarlanma riskinin daha az olacağı konusunda bir yorum getirmemekte ve bu yönde tavsiye niteliğinde bilgilendirme yapmamaktadır. Sismik aktiviteler sonrasında oluşabilecek hayati riskler dolayısıyla (yangın, gaz sızıntısı, su basması, vb.) kabinde mahsur kalanların güvenli ve kolay kurtarması noktasında etkin önlemler de standartta yer almamaktadır. AFAD tarafından verilen deprem tehlike haritasında Türkiye topraklarının %70'lik bir kısmının yüksek deprem tehlikesi altında olduğu anlaşılmaktadır(Şekil 1). Dolayısıyla, ülkemizde neredeyse asansörlerin tamamının TS EN81-77'de öngörülen ve aynı zamanda standartta eksik kalan şartları sağlayacak şekilde üretilmesi ve kurulması gerekmektedir.

Orta büyüklükteki depremlerden sonra dahi asansör hasarlarının nedenleri;

• Sismik bölgelerde yanlış tip asansörlerin kurulması,

• Mevcut standardın yetersizliği,

• Lokal otoritelerin sismik bölgelerde

yaptırımcı görevlerini yerine getirmemeleri. şeklinde sıralanabilir. Gerçekte hasarların nedenleri bunlardan biri veya hepsi de olabilir. Asansör hasarlarının önlenmesinde öncelikli adım, sismik bölgelere en uygun asansör tipinin belirlenmesidir. Uygulama önceliği depreme karşı dayanımı yüksek asansörlere verilerek oluşabilecek yaşamsal riskler, meydana gelebilecek hasarlar ve ekonomik kayıplar minimize edilebilir. Sismik bölgelere uygun asansörden beklenen şartlar:

• Depreme karşı yüksek dayanım,

• Kurtarma operasyonunun kolay ve güvenli şekilde yapılabilmesi,

• Sismik aktiviteler sonrası kolaylıkla devreye alabilme ve düşük onarım maliyetidir.

3. Sismik bölgelerde asansör hasarlarının başlıca nedenleri

Asansörlerin depremler sırasında hasarlanmasının başlıca nedenleri:

• Karşı ağırlığa sahip olmaları,

• Depreme karşı düşük dayanım ve yüksek hasarlanma riski,

• Kompleks yapı ve kurulum zorlukları.

3.1 Karşı ağırlık

Halatlı asansörlerde hasarlanma riskini arttıran en önemli faktörlerden biri asansörün karşı ağırlığa sahip olmasıdır. Karşı ağırlık, asansör sisteminin en ağır elemanıdır ve kabin ağırlığı ile taşıma kapasitesinin %40 ile %50'si olarak hesaplanır [3]. Bu nedenle, frenler serbest bırakıldığında karşı ağırlık aşağı yönde hareket etme eğilimindedir. Karşı ağırlık ve kabin, kütlelerinin büyük olması nedeniyle raylara büyük atalet kuvvetleri ile hasara ve raydan çıkmalara neden olurlar. Karşı ağırlığın raydan çıkarak kuyu içinde salınması ve kabinle çarpışması en çok rastlanan hasarlardandır (Şekil 3). TS EN81-77 normunda bir seri koruyucu önlem alınarak karşı ağırlık hasarları önlenmeye çalışılmakla birlikte, bu önlemler karşı ağırlık hasarlarını engellemeyi garanti edemezler, maliyeti arttırırlar ve karşı ağırlığı olmayan bir sistemin sağladığı avantajlar ile kıyaslanamazlar. Hidrolik asansörlerde genellikle karşı ağırlık kullanılmadığından bu riskleri taşımazlar.

3.2 Depreme karşı dayanım ve hasarlanma riski

Halatlı asansörlerde makina grubu, patenler, karşı ağırlık, kabin ve karşı ağırlık rayları, bunların braketleri ve kılavuzlama grupları, en kolay hasara uğrayan yapılardır. Deprem sırasında en üst kat zemin kata nazaran daha yüksek genlikte sallanır. Bu nedenle, güç ünitesi ve ekipmanının binanın en üst katına monte edilmesi daha kritik bir durum yaratmaktadır.

Özellikle makina dairesiz (MDA) asansörlerde, makina grubunun kuyu içerisinde yer alması, sorguya açık montaj yöntemleri ve halatların kuyu duvarlarına yakın seyretmesi gibi nedenlerle hasarlanma riskini daha da arttırmaktadır. Üst katlarda meydana gelen yüksek genlikli salınım ve sarsıntılar nedeniyle kuyu içerisindeki makina grubunun hasarlanması, kopan bina parçalarının ve karşı ağırlık dilimlerinin kabin üzerine düşmesi depremler sonrası sıkça gözlemlenen hasarlardandır [4].

Onarım ve yedek parça tedariki söz konusu olduğunda, müşteri birçok yönden tedarikçi firmaya ciddi biçimde bağımlı olduğundan, bu durum fiyatlama üzerinde kaygı verici etkiler doğurmaktadır. Hidrolik asansörlerin depreme karşı dayanımı makine daireli halatlı asansörlere kıyasla 11 kat daha yüksektir. Bu durum, 2001’de meydana gelen Seattle depremi sonrası yapılan hasar tespit çalışmaları sonrası tespit edilmiştir. Bunun ana nedenleri; hidrolik silindirin deprem sırasında oluşan salınım ve sarsıntıları sönümlemesi, yapısında karşı ağırlık bulunmaması ve bina temeli üzerine oturduğundan daha küçük salınımlara maruz kalmasıdır.

4.3 Basitlik ve kurulum kolaylığı

Halatlı asansörler yapıları icabı daha fazla parça ve komponent grubuna sahiptir. Kurulumları daha komplike ve zaman alıcı bir süreç gerektirir. Bu durum aynı zamanda kusurlu montaj ihtimalini de arttırmaktadır. Komponent sayısı arttıkça kurulum karmaşıklaşmakta, kırılma, bozulma ve depremlerde hasarlanma riski de artmaktadır. Makina grubunun kuyu içinde bulunduğu MDA asansörlerde ise kurulum zorlukları dolayısıyla kusurlu montaj ve bakım riskleri daha fazla öne çıkmaktadır.

Hidrolik asansörler halatlı sistemlere göre daha az sayıda parçaya sahiptir. Ayrıca, tahrik ünitesinin elemanları yağ içerisinde çalıştığından aşınma ve bozulma riski önemli ölçüde azalmaktadır. Bu nedenle halatlı asansörlere göre güvenilirliği daha yüksektir ve kurulumları daha kolaydır. Gerekli bütün parçalar hidrolik sanayinden hazır olarak elde edilebildiğinden, bu sistemlerin yedek parça tedarikinde ve servisinde sağlıklı bir rekabet ortamı vardır. Hidrolik asansörlerin, tahrik sistemini oluşturan motor, pompa ve kontrol valfi dışında kalan diğer komponentleri yerli sanayi tarafından üretilmektedir. Dolayısıyla dışarı bağımlılık, toplam asansör maliyeti göz önüne alındığında sadece %5-%6 civarındadır. Bu oran ise çok uluslu halatlı asansör kurulumlarında %35 civarındadır.

4. Kolay ve güvenli tahliye

Deprem sonrasında kabinde mahsur kalan yolcuların kolay ve güvenli bir şekilde kurtarılması sağlanması gereken önemli bir kriterdir. Deprem, binaların elektrik, gaz ve su tesisatlarına zarar vererek patlama, yangın, su baskını gibi tehlikeli durumlara neden olabilir. Muhtemel artçı şoklar mevcut riskleri arttıracağından mahsur kalan yolcuların derhal kurtarılması gerekli olabilir. Bu koşullar altında itfaiye veya servis personelinin tüm kurtarma çağrılarına yanıt vermesini beklemek de gerçekçi değildir. Bu nedenle, depreme dayanıklı asansörlerin olmazsa olmaz şartı, mahsur kalan yolcuların kolay ve güvenli bir şekilde kurtarılabilmesidir. TS EN81-77, karşı ağırlığa sahip ve sismik kategori 3 kapsamında bulunan asansörler için deprem varlığını algılayıp, asansörü bir sonraki kata getirerek, kapıları açık şekilde kullanım dışı bırakan sismik anahtar kullanımını emniyet açısından öngörmektedir.

Sismik anahtar kullanılsa dahi, kabinde mahsur kalmanın kesin olarak önlenmesi asansörlerin depreme karşı taşıdıkları risklere göre farklılık gösterecektir. Sismik anahtarın sürekli olarak aktif kalması batarya vasıtasıyla sağlanmaktadır. Bakımlar sırasında bataryadan kaynaklanan olumsuzlukların sık yaşandığı göz önüne alındığında, batarya güvencesinin riskleri tamamen ortadan kaldırmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, kurtarma operasyonu karşı ağırlığın yerinden çıkmayacağı ve asansörün kata getirme tamamlanıncaya kadar hasarlanmayacağı kabulüne dayanmaktadır. Karşı ağırlığın raydan çıkıp çıkmadığını algılayabilecek bir koruma sistemi ise standartta yer almamaktadır Ring & String sistemi.

Sismik bölgelerde kabinde mahsur kalma durumları sadece ana deprem sırasında değil aynı zamanda takip eden artçı depremler sırasında da oluşacaktır. Van depremi sonrasında bir hafta içinde oluşan ve büyüklüğü 4 (Mw) den büyük artçı depremlerin sayısı 115'dir. Bu sayı, Kahramanmaraş depreminden sonra ise 294 olarak kaydedilmiştir. Mart 2011 tarihinde Japonya’da Mw 9.1 olarak kaydedilen Tohoku depremi sonrasında kayıt edilen kabinde mahsur kalma vaka sayısı 257 iken sonraki 13 gündeki sayı 654'tür. Dolayısıyla, kabinde mahsur kalma vakaları, artçı depremler ve elektrik kesintileri nedeniyle daha yüksek oranda meydana gelmektedir.

Halatlı asansörlerde kurtarma operasyonları binanın üst katındaki makina dairesinden deneyimli bir personel tarafından yapılmak durumundadır.

Frenler açıldıktan sonra kabinin hareket yönü kabinin ağırlığına bağlıdır. Eğer kabin hareket etmiyor ve denge durumunda ise kabinin hareketi el kasnağı vasıtasıyla zaman alıcı bir yöntemle yapılmak zorundadır. Ayrı bir makina dairesinin olması operasyon kolaylığı açısından avantaj sağlar, fakat yangın ve dumanın kuyuya sızması durumlarında veya artçı sarsıntıların devam ettiği süreçte makina grubunun binanın üst katında yer alması kurtarma operasyonlarını zorlaştırır. MDA kurulumlarında makinanın kuyu içinde yer alması dolayısıyla kurtarma operasyonları daha da güçleştirecektir. Acil müdahale gerektiğinde deneyimli personele gerek duyulması nedeniyle kurtarma operasyonu sıkıntı yaratacaktır. Teknisyen veya itfaiyenin karşılaşacağı çoğu MDA kurulumu hakkında tecrübesi olmayacağından yolcuların kurtarılması daha zor ve riskli hale gelecektir.

Makinanın askı şekli ve makinaya ulaşım yöntemi kurtarma operasyonları açısından endişe verici risklerin alınmasına da neden olabilir. Hidrolik asansörlerde hasarlanma nedeniyle kabinde kalma riski halatlı asansörlere göre çok daha düşüktür.

Makina odası hemen her zaman giriş veya birinci kat seviyesinde bulunduğundan, kurtarma operasyonu bina fertleri tarafından kolayca yapılabilir. Kabinin kat seviyesine indirilmesi manuel alçaltma vanası aracılığıyla basitçe gerçekleştirilir. El pompası seçeneği ile istendiğinde kabin ayrıca yukarı kat seviyelerine yükseltilebilir [4]. Hidrolik sistemlerde kullanılmak üzere geliştirilen kabin içi manuel kurtarma sistemleri de kullanıcının faydalanabileceği bir alternatiftir.

5. Deprem sonrası asansörlerde hasar istatistikleri

1999 İzmit ve 2011 Van Depremleri Gözlemleri TS EN81-77 standardı 2011 yılında yaşanan Van depreminden sonra 2014 yılında uygulanmaya başlanmıştır.

Dolayısıyla bu depremlerde incelenen asansörler bu standarda göre tesis edilmemişlerdir. 1999 İzmit ve 2011 Van depremleri sonrasında yayınlanan araştırma raporuna göre incelenen asansörlerin hemen hepsinde karşı ağırlık hasarları birinci sırayı almaktadır. Gerek İzmit depremi ve gerekse Van depremi sonrasında halatlı asansörlerde oluşan diğer hasarlar ise (Şekil 3);

- Halatların hasarlanması ve/veya kasnaklardan çıkması,

- Karşı-ağırlık hasarları,

- Karşı-ağırlık dilimlerinin kabin üzerine düşmesi,

- Halatların kuyu içine takılması ve kopması,

- Ray braketlerinin kırılması veya hasarlanması,

- Regülatör kablosunun asılı kalması,

- Patenlerinin kırılması veya gevşemesi,

- Kompanzasyon kablosunun kanal dışına çıkması veya hasarlanması,

- Bazı kuyuların çökmesi ve kabinin dibe gömülmesi.

Şekil 3. (a) Karşı ağırlığın raydan çıkması ve kabinle çarpışması, (b) Karşı- ağırlık dilimlerinin kabin üzerine düşmesi, (c) MDA’de halatların braketlere takılarak kopması. Gerek İzmit ve gerekse Van depremleri sırasında TS EN81-77 yürürlükte olmaması ve binaların deprem dayanımlarının zayıf olması, yüksek oranda asansörün servis dışı kalmasına neden olmuştur.

2001 Seattle Depremi

2001 Nisqually (Seattle) depremi, 28 Şubat 2001'de, 6.8 moment büyüklüğünde, yerel saatle 10:54'de meydana geldi ve yaklaşık 45 saniye sürdü. Seattle depremi olduğunda, ASME A17.1 (asansörler için emniyet standardı) 1988 yılında hazırlanan ve Bölüm 24 ile sismik koşulları da içeren bir güncelleme içermekteydi. Bu güncellemede, sismik kuvvetlere karşı ekstra güçlendirmeler, tutucu plaka kullanımı, ray braket aralığı ve mukavemeti, karşı-ağırlık ray destekleri, karşı ağırlığın raydan çıkmasının önlenmesi noktasında ekstra önlemler yer almaktaydı. Ayrıca, karşı ağırlığın raydan çıkması durumunda tespiti ve sismik anahtarlar da güncellemenin içerisinde bulunmaktaydı. Burada söz konusu olan halatlı asansörlerin tamamı makina daireli olan tiplerdi ve MDA asansörler 2001 yılına kadar Seattle da bulunmamaktaydı. Makalelerde, bu güncelleme dolayısıyla asansör hasarların önemli ölçüde önüne geçildiği noktasında yorumlar bulunmaktadır. Deprem sonrasında hasar raporlarına göre yapılan araştırmada oluşan ana hasarlar Tablo 1 de verilmiştir.

Buna göre raporlanan hasarların %58.3 ü karşı ağırlığın raydan çıkmasıyla ilgilidir. Bunu, ray braket hasarı (%20), kabin ve karşı ağırlığın çarpışması (%8.5), kapı girişinde hasar (%7.6) ve kabinin ray dışına çıkması (%7.6) izlemektedir. Kabinde mahsur kalma nedeniyle de 61 kişi kurtarılmıştır. Bu verilere göre; hidrolik asansörlerin depreme karşı dayanımı halatlı asansörlere kıyasla 11 kat daha fazladır.

2023 Kahramanmaraş Depremi sonrası gözlemler

Etki alanı üç farklı coğrafi bölgedeki 11 farklı ili kapsayan 6 Şubat 2023 Mw 7.7 Kahramanmaraş Pazarcık ve Mw 7.6 Kahramanmaraş Elbistan depremleri sonrasında, AYSAD'ın Malatya ve çevresinde gerçekleştirdiği bir günlük saha çalışması sonrasında incelenen 16 asansörün kat yükseklikleri ve tipleri Tablo 2 de verilmiştir.

Bu gözlemlerde asansörlerde tespit edilen hasarlar (Şekil 4):

• Karşı ağırlığın raydan çıkması ve kabin ile çarpışması,

• Halatların hasarlanması veya kasnaklardan çıkması,

• Ray braketlerinin kırılması veya hasarlanması

• Regülatör kablosunun asılı kalması,

• Makaralı patenlerin kırılması veya gevşemesi,

• Kompanzasyon kablolarının kanallarından çıkması veya hasar görmesi,

• Bazı asansör kuyularında çökme ve kabinin dibe gömülmesi.

Kahramanmaraş depremleri öncesi TS EN81-77 yürürlükte olmasına rağmen, asansör kurulumlarında bu standardın uygulamalarının çok zayıf olduğu, konsol, braket ve karşı ağırlık konstrüksiyonlarının yetersiz ve tutucu aygıt kullanılmadığı gözlemlenmiştir. Malatya Üniversite Hastanesinde deprem izolatörleri ve sismik anahtar bulunması nedeniyle incelenen asansörlerin çoğunun çalışır durumda olduğu gözlemlenmiştir.

Bununla beraber, çalışır durumda olan asansörlerin bir kısmının kuyu içi incelemelerinde eksik konsol ve boşta bırakılan braketlerden bu asansörlerden bazılarının acil olarak onarılarak devreye alındığı anlaşılmaktadır.

Radye temel ve tünel kalıp sistemiyle, deprem bölgelerine uygun şekilde 5 katlı olarak imal edilen TOKİ binalarında yapılan incelemelerde binaların yapısal olarak depremden etkilenmediği görülmüştür. Bu binalarda bulunan halatlı asansörlerde de diğer yüksek katlı binalarda rastlanan zayıf konstrüksiyon sorunları bulunmakla beraber, daha az oranda hasara uğradıkları gözlemlenmiştir. Bu binalardaki bazı asansörlerin beton karşı ağırlık dilimlerinin hasarlandığı, karşı ağırlık çerçevesinin eğildiği ve kabin üzerine düşme tehlikesinin oluştuğu tespit edilmiştir. Yukarıda sıralanan hasarların tamamı halatlı asansörlerde gözlemlenmiştir. Kontroller sırasında sadece iki adet hidrolik asansör incelenebilmiştir. Bu asansörlerin enerji verildiğinde sorunsuz çalıştığı tespit edilmiştir.

6. Deprem bölgelerinde doğru tip asansör seçimi

Halatlı asansörlerin karşı ağırlık bulundurmaları, makine grubunun kuyu üzerinde olması ve belirtilen diğer dezavantajlardan dolayı hasarlanma olasılığının yüksek olduğu bilinen bir gerçektir. Bu durum, deprem sonrası yapılan gözlemlerle de tespit edilmiştir. TS EN81-77 standardı uyarınca, halatlı asansörlerin depreme dayanıklılıklarının arttırılması için alınması gereken önlemlerin yoğunluğu, ayrıca halatlı asansörlerin daha riskli olduğunu göstermektedir. Bu tip asansörlerin kurulumu ve bakımı daha maliyetli olacağı gibi, hasar görmeleri durumunda devreye alma süreleri ve onarım maliyetleri de yüksek olacaktır. Bu nedenle, deprem bölgelerinde halatlı asansörler tercihen en son düşünülmesi gereken asansör tipidir. Bununla beraber, halatlı asansörler yüksek binalarda mümkün tek çözümdür ve deprem bölgelerinde halatlı asansörlerin kullanılması gerektiğinde, hasar riski düşük olan halatlı tip asansörlerin seçilmesi gereklidir. Örneğin, yüksek katlı binalarda makine daireli asansörlerin kullanımı tercih edilerek, MDA'dan kaynaklanabilecek olası risklerden kaçınılmalıdır. Hidrolik asansörler, depreme karşı dayanımları makine daireli halatlı asansörlere nazaran 11 kat daha yüksek olan, TS EN81-77 standardındaki şartları çok daha düşük maliyetle sağlayabilecek ve güvenilir kurtarma yöntemleri sunan bir çözümdür.

Hidrolik asansörler, 5 ila 6 kata kadar sorunsuz kullanılabilirler. Bu tip asansörlerin sadece alçak binalarda kullanılması nedeniyle, uygulama alanlarında büyük bir sınırlama olduğu algısı doğmaktadır.

Coğrafi konumlarına bağlı olarak ülkelerdeki alçak bina stoğu (6 kat ve aşağısı) %70 ile %98 arasında değişmektedir. TÜİK’in 45870 sayılı ve 17.12.2022 tarihli raporuna göre [14], Türkiye'deki hane halklarının ikamet ettiği binalardaki kat yüksekliklerinin yüzde oranları Şekil 8'da verilmiştir. Buna göre, hane halklarının %78,4’dü 1 ile 6 katlı binalarda ikamet etmektedir. 7 ve üzerinde kata sahip binalarda ikamet edenlerin oranı ise %21,4'tür. Bu veriler ışığında ve ayrıca deprem bölgelerinde alçak katlı yapıların tercih edilmesi gerektiği düşünüldüğünde, hidrolik asansörlerin deprem bölgelerinde birinci öncelikle kullanımının teşvik edilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bununla beraber, yüksek tonajlı yük asansörleri söz konusu olduğunda, 30 metre yüksekliklere kadar imal edilebilmektedir.

Özellikle, deprem sonrası kesintisiz kullanım performansı gerektiren stratejik binalarda (hastaneler, kamu binaları, enerji, haberleşme, ulaşım tesisleri, vb.) hidrolik asansör kullanımı önemlidir. Halatlı asansörlerde, TS EN81-77 standardı uygulansa dahi, binaların oturum şekli ve deprem dalgalarının kabin, karşı ağırlık ve motor grubunu etkileme yönü aynı zamanda hasar şiddeti üzerinde etkilidir. Buna karşın, hidrolik asansörlerde bu etki (silindirin ve borulama sisteminin sarsıntıları sönümleyici etkisi ve tahrik sisteminin temelden etkimesi nedeniyle) sınırlı kalmaktadır.

Binaları ve içindeki ekipmanları depremin yıkıcı etkisinden koruyan yalıtım sistemleri asansörlerin hasarlanma riskinin azaltılması açısından önemlidir. Bu amaçla ülkemizde yerli ve yabancı deprem izolatörleri kullanılmaktadır. Ancak, bu izolatörlerin bitişik nizam ve zeminde sıvılaşma riski olan yapılara uygulanması önerilmemekte, 12-13 kat üzerindeki kule tipi yapılarda ekstra sönümleyici cihazlarla birlikte kullanılması gerektiği belirtilmektedir.

Deprem yalıtım cihazlarının hiçbirinin tek başına depremin düşey bileşenine karşı bir etkisi yoktur. Düşey sarsıntılara karşı ekstra bir önlem alınmak isteniyorsa, deprem izolatörünün yanında ekstra özel sönümleyici sistemler kullanılması gerekmektedir

[15]. İzolatör yapıyı zeminden tamamen ayırdığı için elektrik, su, atık ve doğalgaz gibi bağlantıların tamamı da her yöne harekete uygun olacak şekilde tasarlanmak durumundadır. Deprem izolatörleri, bina karkas maliyetinin yaklaşık %7 ile %10'u kadar bir maliyet getirmektedir.

Deprem izolatörleri, alçak binalarda yapı paydaşları başına düşen maliyeti arttırma eğilimindedir. Alçak binaların sismik aktivitelere karşı daha stabil olmaları dolayısıyla izolatöre olan ihtiyaç uzman personel tarafından belirlenmek durumundadır.

Bina yalıtım sistemlerinin stratejik binalara uygulanması halinde, asansör hasarlarını azaltacak yönde etki edeceği muhakkaktır. Ancak yapıda deprem izolatörlerinin bulunması, TS EN81-77 standardından kaçınmak anlamına gelmemeli; aynı zamanda TS EN81-77 standardı doğru ve bilinçli bir şekilde uygulanmalıdır.

Malatya Araştırma Hastanesi'nde deprem izolatörleri bulunmasına rağmen, TS EN81-77 standardının eksik uygulanmasından dolayı binada hasarlı asansörler gözlemlenmiştir.

Deprem izolatörleri bulunan binalarda hidrolik asansörlerin kullanılamayacağına dair görüşler doğru bir değerlendirme değildir. Şekil 9 de görüldüğü üzere, hidrolik silindir kolaylıkla kuyu duvarına asılabilmektedir.

Silindirin tabandan destekli olduğu nadir uygulamalarda ise yalıtım şekli uzman görüşü alınarak yapılmak durumundadır. Deprem bölgelerinde konut olarak inşa edilen binaların 4 veya daha düşük katlarda yapılması nedeniyle deprem izolatörleri tercih edilmeyecektir.

Bu durumda, darbeleri sönümleyici ve yüksek dayanım karakteristiklerine haiz hidrolik asansörlerin tercih edilmesi gereklidir.

Stratejik binalarda izolatörlerle birlikte hidrolik asansörlerin kullanılması durumunda, yatay salınımların izolatörler ve düşey hareketlerin hidrolik silindir tarafından sönümlenmesiyle hasarsızlık noktasında kesin çözümler elde edilebilecektir.

Asansör kurulumu, bakımı ve kullanımı noktasında insan faktörü önemli bir unsurdur. Bütün bu süreçlerde, yapılacak kusurlu uygulamalar asansörlerin depremler sırasında hasarlanma riskini arttıracaktır.

Bu nedenle, deprem bölgelerine uygun asansör tipi seçilirken, kolay kurulum, bakım ve güvenli kurtarma operasyonları gibi şartlar da göz önüne alınmalıdır. Bu konularda hidrolik asansörler üstünlüklerini mevcut raporlarla kanıtlamışlardır.

7. Sonuçlar

Geniş bir coğrafi alanı deprem riski altında bulunan ülkemizde asansör emniyetinin sağlanması için birinci adım, hasarlanma olasılığı az olan asansörlerin deprem tehlikesi altındaki bölgelerde tercih edilmesidir.

Bu seçim, deprem sonrası (özellikle stratejik binalarda) asansörlerin kesintisiz kullanımını sağlayacağı gibi, ülke ekonomisine ağır yükler getiren onarım maliyetlerini de minimize edecektir. Ana deprem, sonrasında oluşacak artçı deprem ve elektrik kesintileri göz önünde bulundurularak, kabinde mahsur kalan yolcuların kolay ve güvenli bir metotla kurtarılmasını sağlayacak asansörlerin tercih edilmesi de önemlidir.

Halatlı asansörlerin karşı ağırlığa sahip olmaları ve makina grubunun kuyu üzerinde bulunması dolayısıyla hasarlanma riskleri yüksektir.

MDA’lerde bu riskler makina grubunun kuyu üstüne asılması suretiyle daha da artmaktadır. EN81-77 standardı, son depremler sonrası yapılan hasar tespit çalışmaları ışığında, halatlı asansörler için güncellemeye ihtiyaç duymaktadır.

Deprem bölgelerinde, orta ve yüksek yapılarda, öncelik emniyetli makina dairesine sahip asansörlere verilmelidir. Hasarlanma riski yüksek olan MDA’lar tercih edilmemelidir.

Gerek Seattle depremi sonrasındaki gözlemlerden elde edilen veriler ve gerekse Van ve Kahramanmaraş depremleri sonrası yapılan hasar tespit çalışmalarında ziyaret edilen hidrolik asansörlerin tamamının hasarsız ve çalışır durumda olması, hidrolik asansörlerin alçak yapılarda kullanılabilecek en uygun asansör tipi olduğunu göstermektedir.

Hidrolik asansörler, karşı ağırlığı olmayan ve sarsıntılarını sönümleyen silindir yapısıyla depremlere karşı daha dayanıklıdır ve alçak yapılarda en güvenli çözümü sunarlar. Ayrıca, güvenli ve basit kurtarma metotlarına sahip olmaları tercih edilmeleri için önemli bir önceliktir.