STK: ASDER
Asansör Sanayicileri Derneği kısa adı ile ASDER, sektörde faaliyet gösteren; asansör montaj, bakım ve onarım firmalarının, çalışanlarının ve taşeronların haklarını savuncak. ASDER'i Dernek Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Kuluğ'dan dinledik.
Turgay bey öncelikle yeni oluşumunuzun ülkemize ve sektöre hayırlı olmasını dilerim. ASDER’i kısaca tanıyabilir miyiz?
Teşekkür ederim. Kurulum aşamasında bulunan ASDER; asansör montaj, bakım ve onarım firmaları, çalışanları ve sektörde faaliyet gösteren taşeronlardan mürekkep bir yapıdır. Türkiye geneli asansör sektöründe yukarıda ismi geçen paydaşlarımızın tamamını içine alan, lokal olmayan ulusal bir yapı olmasının yanı sıra bu alanda faaliyet gösteren üyelerinin adli, idari ve mesleki haklarının savunulması, geliştirilmesi, korunması ve üyeler arası dayanışmayı hedefleyen bir organizasyondur.
Türkiye’de asansör sektöründe faaliyet gösteren çok sayıda dernek ve ‘Türkiye’ ibaresi almış bir de Federasyon var. ASDER, bu kuruluşların yapamadığı neyi yapmayı vadediyor? ASDER’e neden ihtiyaç duyuldu?
Bu soruyu yanıtlamadan önce belirtmeliyim ki oluşumumuz öncelikle hiçbir kurum ya da yapılanmayı kendisine rakip olarak görmemektedir. Bizler, kimseyi hedef ya da karşımıza almıyoruz. Ancak sektörümüzdeki tüm dernekler genellikle lokal seviyede kalmış ve tam anlamıyla bir bütünlük sağlanamamıştır. Federasyonumuzun varlığı tabiki çok önemli lakin, yurt genelinde 60 bin kişinin istihdam edildiği asansör sektöründe Federasyon üyelerinin sayısının 600 yada 700 bandında kalması manidar ve bir o kadar da üzücü bir tablodur. Bunun böyle olmasının birden fazla çok sebebi var. Özellikle montaj, bakım-onarım firmaları kendilerini etkin savunan ve temsil eden organizasyonları sahada görmek istiyor. Biz, herhangi bir vaatte bulunmuyoruz. Ancak bu mücadeleyi yasalar ve hukuk çerçevesi içinde etkin ve adil bir biçimde vereceğimizi net bir şekilde ifade ediyoruz. Sektörel duyurumuzdan sonra aldığımız hatrı sayılır desteğin de bunun bir ifadesi olduğunu düşünüyorum.
Dernek olarak hedefleriniz neler?
Kısa vadede tüm yurt geneli bahsi geçen alanlarda faaliyet gösteren firmaları bir çatı altında toplamayı ve sayısal anlamda ciddi bir üye sayısına ulaşmayı hedefliyoruz. Asansör sektöründe montaj, bakım-onarım firmalarının rehabilite edilmesi amacıyla eksik olan tüm alt yapı desteğini onlara etkin bir şekilde vereceğiz. Yönetmelikler, mevzuatlar ve teknik konulardaki bilgi eksiklikleri bir çok problemi de beraberinde getiriyor. Bunun farkındayız ve ilaveten sektörde kanayan çok fazla yaralar var. Zaman içinde sıkıntılı hususların hepsine yasalar ve hukuk nezdinde müdahalelerde bulunacağız. Uzun vadede ise Türkiye’nin yerli ve milli asansörü projelerini kooperatiflerin çatısı altında hayata geçirmeyi planlıyoruz. Bu konuda elimizin boş olmadığını da özellikle belirtmek istiyorum.
ASDER’e göre sektörde çözüm bekleyen öncelikli sorunlar nelerdir?
Sorun o kadar çok ki buradan yazsak bile sizin sayfalarınızda yer alması fiilen mümkün değil. Ancak yine de önemli birkaç noktaya değinmek istiyorum. Öncelikle sektörel yönetmeliklerin derinliklerinde bulunan birçok sıkıntılı madde var. Bunların revize edilerek sektörel gerçeklik seviyesine taşınması gerekiyor. Avrupa uyum yasalarına tabiiyetimizden gelen teknik standartların Türkçe çevirilerinde birçok hata var ve bu hatalar sahadaki uygulamaları tek tip olmaktan çıkartıp bölgesel değişikliklere ve ikilemlere kapı aralıyor. Haksız rekabet tüm sektörü yutan ezici bir faktör ve bu alanda sadece ilgili bakanlığımız değil konuya dahil olabilecek devletin tüm kurumlarını harekete geçirmek gerekiyor. Toplumun can ve mal güvenliğini içine alan bakım faaliyetlerinin devlet eliyle radikal düzenlemelerden geçirilmesi en büyük sorunlardan birisi olarak neredeyse listenin başında yer alıyor. Niteliksiz ürün arzı konusu ve düşük kaliteli hizmet faaliyetleri hem sektöre hem de bu alanda ülkemize vurulan en büyük darbe olarak karşımızda durmakta.
En önemli sorunlardan birisi de denetim eksikliği. Kayıt dışı faaliyetlerde bulunan ister üretici olsun ister montaj faaliyetleri olsun tüm oluşumlar varlığını denetim eksikliklerine borçludur. Asansör konusu önem arzeden bir konu ise ki bizce öyle, tüm hatları ile devletimizin de bu alanı bir sektör olarak görmesi ve eksiksiz tüm kılcal damarlarına nüfuz etmesi gerekir. Bu alanın rehabilite edilmesi için sektörel tüm sivil toplum kuruluşlarına ayrı ayrı görevler düşmektedir.
Sektör sorunları ile ilgili önerileriniz ve çalışmalarınız neler olacak?
Sektörel sorunların çözülmesinin ilk altın kuralı tek çatı altında herkesin ortak bir payda üzerinde bir araya gelmesi ya da getirilmesidir. Meydana gelen ya da mevcut yapı amacından saptırılmadan ya da işlevsiz bıraktırılmadan çalıştırılmalı ve hareket ettirilmelidir. İşte bu sebeple biz arkamıza aldığımız büyük desteğin rüzgarını ve gardını düşürmeden herkesin bildiği ve ortak yaşadığı sorunların hepsinin üzerine gideceğiz. Unutulmamalıdır ki derdini doğru ifade edemeyen ve doğru noktalara isabetli dokunuşlar yapamayan hiçbir oluşumdan başarı hikayeleri çıkması da mümkün olmayacaktır.
Anladığım kadarıyla derneğiniz daha çok montör ve taşeron firmaları temsil edecek. Derneğiniz üreticilere de açık olacak mı?
Üreticiler ve piyasaya asansör arzında bulunan sektör mensupları bu sektörün ayrılmaz iki ana omurgasıdır. Ancak yapısal olarak bu iki kesim aynı statüde değildir. Konum ve işlevleri farklılıklar arzetmektedir. Montaj ve taşeron firmalarının işleyişi üreticilerden çok farklı bir konumda yer almaktadır. Son kullanıcıya asansör arzı yapan bu yapılanmaların aldığı risk ve sorumluluklar hiç de yabana atılacak cinsten değildir. İlgili iş kolunda ciddi bir oluşumun mevcudiyeti çok büyük önem taşıdığından bu yapının amacından sapmaması ve steril kalması için sadece montaj, bakım, onarım firmaları, çalışanları ve taşeronlardan oluşan bir yapılanmaya gittik.
Dinlediğimiz sektör aktörlerinden edindiğim izlenime göre Türkiye’de özellikle asansör sektöründe kurulu STK’lara bir güvensizlik ve bu STK’ların işlevlerini gerektiği şekilde yerine getirmediği algısı yaygın. ASDER bu algıyı kırmayı nasıl başaracak?
Sizin de belirttiğiniz gibi evet sektörde STK’lara karşı ciddi bir güvensizlik hakim. Ancak bunun iki çok önemli nedeni var. Birincisi bu STK’ların bir çoğunda yönetimde üretici ve malzeme satışı yapan firmalar mevcut ve bu durum montaj firmalarının talep ve isteklerini belirli ölçülerde görmelerini kısıtlıyor. İki ayrı statüden gelen bu yapılar birbirlerini anlamakta ve anlaşmakta zorlanıyor, sonuç olarak ortaya çıkan manzara asıl sorunların görünür kılınmasını perdeliyor. İkincisi ise birbirine rakip olan insanların bir arada olduğu oluşumların yönetimleri doğal olarak işlevsiz kalıyor. Çünkü hiç kimse herhangi bir rakibinin kendisini başa geçip yönetmesini istemiyor. Bu durum yüzünden sektörel birliktelik uzun yıllarca sağlanamadı. Bizim formatımız ve kurulum şeklimiz yukarıda bahsi geçen hiçbir oluşuma benzemediği için aldığımız destek de sürpriz olmadı. Yönetimimizde akademisyenler, sektörel danışmanlar ve avukatların olduğu bir yapılanma herkese eşit ve adaletli davranacağından herhangi bir algıyı kırmak için ayrıca bir enerji harcamayacağız.
Önümüzdeki dönemde genelde Türkiye’deki özelde sektörümüzdeki sivil toplum kuruluşlarını bekleyen fırsat ve zorluklarla ilgili öngörülerinizi paylaşır mısınız?
Sivil Toplum kuruluşlarının genel olarak işleyişi her zaman zor ve karmaşık olmuştur. Ancak dünyaya baktığımızda sivil toplum kültürü oturmuş toplumlarda bir çok başarı hikayesi var. Sivil toplum kuruluşlarının doğru zamanda, doğru yerde ve doğru hamleler yapması çok önemlidir. Bunlardan birinin ya da birkaçının olmaması ya da eksik bırakılması hüsranla biten sonuçlar doğurur. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan her bireyin anayasal hakları vardır ve bu fertler bir araya geldiğinde alınacak etkin ve isabetli kararlar onları daha üst seviyelere taşıyabilir. Bir arada olup toplu hareket etmek, edebilmek bireysel girişimlerden çok daha etkili ve pozitif sonuçlar getirir. Tüm bunlar için ise bilgi ve vizyoner duruş çok önemlidir.
COVID-19 ile mücadelede STK’lar neler yapabilir? Ne tür dayanışma ağları ve pratikler geliştirilebilir?
Sosyal sorumluluk gerektiren toplumsal konularda STK’lara çok büyük görevler düşmektedir. Covid-19 ya da başka türden salgınlarda başta devletimizin aldığı önlemlerin hedef kitlelere doğru bir şekilde aktarılması ve insanların bilinçlendirilmesi hususunda köprü görevi üstlenmemiz gerekmektedir. Bunların dışında sektörümüze bakacak olursak ortak kullanım alanları olan asansörlerde salgınla mücadele etmek üzere teknik bir çok yeni uygulamaları da kendi içimizden çıkartmak üzerimize düşen bir ödevdir. Bu alanda yeni buluşlar ve uygulamalar yapan tüm paydaşlarımızı teşvik edip desteklememiz gerektiğine inanıyorum.
STK’lar Türkiye’de genel olarak bu tür kriz durumlarına ne kadar hazırlıklı? Hem mevzuat, hem kapasite açısından nasıl değerlendirirsiniz? ASDER bu konuda bir hazırlık yapacak mı?
Aslına bakılacak olursa tüm dünyanın hazırlıksız yakalandığı salgın karşısında STK’ların hazır bir şekilde beklediğini düşünmek biraz hayalcilik olur. Ancak alınacak ya da hali hazırda alınmış tedbirlerin süratle hayata geçirilmesi hususunda STK’lar ciddi görevler alabilir. Bize bu konuda birkaç proje geldi ve proje sahipleri görüşlerimizi aldı. Yapılan çalışmaların sertifikalandırılıp ve tam anlamıyla işe yaradığına dair gerekli tetkikler yapılması koşuluyla tabiki destekleyip projelerin geliştirilmesinde üzerimize düşen ne varsa yapacağız.
Karşılaştırmalı bir yaklaşımla, Türkiye’de ve küreselde STK’lar arasında bir değerlendirme yapabilir misiniz?
Türkiye’de sivil toplum kuruluşları dünyaya kıyasla tam anlamıyla işlevsel sayılmaz. Bunun tabi ki birden çok nedeni var. Ancak bunun zaman içinde küreselleşen dünyada kaçınılmaz bir sonuç olarak ülkemizde de yerli yerine oturacak bir alan olduğunu düşünüyorum.
COVID-19 sonrası sektörde ne olmasını öngörüyorsunuz?
Salgın sonrasında ülkemizden önce dünyanın çok önemli ülkelerinde çok daha büyük çaplı ekonomik krizlerin ortaya çıkacağını düşünüyorum. Şu an tam olarak hissedilmese de bu kriz salgın sonrasında su yüzüne çıkacaktır. Ülkemizde ise zaten Covid-19 öncesinde sektörel bir durgunluk vardı. Salgın bittiğinde o durgunluk kaldığı yerden devam edecek. Artık sektörün sorunu yeni inşaatların ya da asansörlerin yapımı olmamalı, onun yerine katma değerli üretimlere ve bakım firmalarının hakettiği mali düzenlemelere gidilmesi gerektiğine inanıyorum. Montaj faaliyetleri ise Türkiye’nin yerli ve milli asansörlerinin hayata geçirilip tüm kurum ve kuruluşlarımızda tercih edilmesine bağlı olarak devam ettirilmesi gerekiyor.
Kadınların istihdam sürecindeki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
İstisnalar tabiki hariç ancak ben kadın elinin değdiği her şeyin mamur olduğuna inananlardanım. Bu nedenle oyunun içinde olup görev almaları da mutlak suretle gerekir diye düşünüyorum. Bence onlar sektörün kaba yönlerini törpüleyen daha estetik bir vizyon oluşturma noktasında önemli yapı taşlarıdır.
Gelecekte nasıl bir sektör hayal ediyorsunuz?
Dünyadaki neredeyse tüm buluşlar öncesinde bir hayal ürünü sonucu ortaya çıkmıştır. Hayal etmeden hiçbir şeyi tasarlayamayız. Her başarı önce hayal etmekle başlar. Hayal etmekle hayalperestlik birbirinden çok farklı kavramlardır. Tabiki sektöre dair bir çok hayalim var. İçlerinde en büyüğü ise Türkiye’den yerli ve milli asansör projelerinin çıkarak tüm dünyada marka haline gelmesidir. Küresel oyuncuların arasına girmek her sektör mensubuna düşen birer görevdir. Umarım ileride güçlü oyuncularımızın olduğu yapılanmalar tüm dünyada söz sahibi olur.
Son olarak neler eklemek istersiniz?
Türkiye’de bahsettiğimiz alanlarda faaliyet gösteren tüm sektör bileşenlerini çatımız altında bir araya gelmeye davet ediyorum. Çünkü artık somut ve ciddi adımların atılma zamanı geldi diye düşünüyorum. Lokal ve bölgesel bir yapı olmaktan çok tüm ülkeyi sarıp sarmalayan bir formatımız olduğunu özellikle belirtmek istiyorum. Bu vesile ile oluşumumuzu temsilen şahsıma yer ayırdığınız için ayrıca teşekkür ediyorum.