
Yazar: M. Mert BÜYÜKTEPE
DÜN: GELECEĞİ SAĞLAM TEMELLERDE İNŞA EDELİM
Selamlar değerli okuyucular. 1-2 sayıdır yazılarıma ara vermiştim. Okumayı bırakmış insan toplumlarına ne anlatabilirim diye düşünüyordum. Bu sayıda ise mart ayında gerçekleşen asansör fuarı ve diğer fuarlar hakkında fikirlerimi paylaşmak istiyordum. Ancak yüreklerimizi dağlayan; hayatın hem ne kadar anlamsız hem de ne kadar anlamlı olduğunu iliklerimize kadar hissettiğimiz, yakınlarımızı kaybettiğimiz, bütün ülkemizi etkileyen "DEPREM" üzerine yazmak istedim. Açık yüreklilikle söylemeliyim ki; yaşadığımız felaket hayatım boyunca beni derinden etkileyen olayların ilk sıralarında yer alıyor.
Şimdi birçoğumuz acıları yeniden hatırlamamak için bundan sonrasını okumak istemeyecektir. Oysaki acıları yeniden yaşamamamız için unutmamalıyız. İşte bu yüzden yazımın başlığı “Dün”. Dünlerimizi unutmamalıyız. Bir daha yaşamamak adına yaşanan acıları kalbimizden hissetmeliyiz. Hatta bence okullarda "dün" dersi verilmeli. Beni yanlış anlamayın. Geçmişte takılı kalalım demiyorum. Geriye bakarak hayatı yaşayamayız. Daima ileriye bakmamız gerekir. Benim anlatmak istediğim geçmişten çıkarmamız gereken dersleri iyi benimseyip bu dersleri bütün kuşaklara aktarmak en büyük sorumluluklarımızdan birisi olmalı. Eğer ki 1999 Marmara Depremi'nde çıkarmamız gereken dersleri çıkarsaydık bugünü çok daha az acılarla atlatabilirdik.
Asansör sektörü olarak en ufak sayılabilecek basit yaralanmalara dahi önlemler alıyoruz. Yeni yönetmelikler ve çalışmalar ile asansör çalışanlarının ve asansör kullanıcılarının güvenliğini en üst seviyede sağlamaya çalışıyoruz. Bu hassas konuda sektörün gerekli özveriyi büyük ölçüde gösterdiğini düşünüyorum. Peki, biz sorumluluklarımızı yerine getirirken nerelerde hata yaptık? İşimizi laiki ile yaparken yaşanan durumlarda bizimde suçlu olduğumuz durumlar olabilir mi sizce? Bence var. Biz gün geçtikçe toplum olma duyumuzu kaybetmeye başladık. Kendimizi etkilemeyeceğini düşündüğümüz konularda sessiz kaldık. Belki de bazen sadece ekmeğimizi kazanmak için müşteri velinimetimizdir dedik.
“Kardeşim, ben zaten bu daireleri satacağım, asansörün en ucuzunu yap, garantisi (2 yıl) bitene kadar çalışsın, sonra ne olursa olsun” diyen müteahhitlere ses çıkarmadık. İnşaat maliyetinin yaklaşık % 3'ünü etkileyen asansörde dahi "yeşil etiket al yeter, sonrasını binadakiler düşünsün" diyen kişilerin işlerini yaptık. Hem mesleğimizin niteliğini ve kalitesini bu adamların ağzına sakız yaptırdık hem de toplumdan dışlamamız hatta ifşa etmemiz gereken kişilerin işlerini yapmaya devam ettik. Son model araçları ile lüks villalarda yaşayan, hiçbir eğitimi ve donanımı olmayan, 1 kişi bile istihdam etmeden milyonlar kazanan kişilere özendik.
"Benim yaptığım bina yıkılmadı yan yattı" diyen yurtdışına kaçarken yakalanan kişilerin karşısında, etrafındaki binalar yıkılırken kendi yaptığı bina da tabakların bile devrilmediği yapıyı yapanlar "Biz özel bir şey yapmadık, sadece yönetmeliğe uygun inşa ettik" diyen alçakgönüllü ve onurlu insanlara şahit olduk. Böyle bir depreme "Benim inşa ettiğim binalar dayanır mı, bilmiyorum." diyen kişilere söyleyecek söz dahi bulamıyorum.
Montajını gerçekleştirdiğimiz asansörlerin denetim esnasında tam yükte tutan frenin kayma fren izinin yetersiz geldiğini mahcup olarak izah etmeye çalıştığımız insanların demir kullanmadan apartman yaptıklarını gördük. Dükkanının raf düzenlerini ayarlayabilmek için kolon kesen insanların yüzlerce insanların ölümüne sebep olduklarına şahit olduk. Her birimiz çok üzgünüz. Belki çok öfkeliyiz. Ancak bağ kuracağız, sarılacağız, konuşacağız. Birlikte iyileşeceğiz. Bugünden sonra şahit olduğumuz olaylarda bu vatanın birer ferdi olarak “bana ne” demeyeceğiz. Sesimizi daha yüksek çıkaracağız. Mücadele edeceğiz.
Eminim ki Asansör sektörü çalışanları olarak daima işimizi geliştirmeye, kaliteli şekilde yapmaya, teknolojiyi takip etmeye, işimizi dünya standartlarının üzerine çıkarmak için çalışmalarımıza hız kesmeden devam edeceğiz. Bu sayede bizden sonraki nesillere daha yaşanılabilir, doğal afetlere ve düşmanlara karşı Güçlü bir Türkiye bırakacağız.