02 Mart 2025,2024 Değerlendirmesi 205 Beklentileri, Asansor Vizyon Dergisi, Asansör Adına tüm Aradıklarınız Bu Sitede

2024 Değerlendirmesi 205 Beklentileri

2024 yılını geride bırakırken, küresel ve yerel ekonomik dinamikler 2025 yılına yönelik önemli ipuçları sunuyor. Küresel enflasyon, büyüme oranları, jeopolitik riskler ve yeşil dönüşüm konuları dünya genelinde ekonomi yönetimlerinin öncelikli gündemleri arasında yer alırken, Türkiye’de enflasyonla mücadele, ekonomik dengelenme ve yeşil dönüşüm stratejileri öne çıkıyor.

Son on yıllık süreçte olduğu gibi, 2024 yılında da ekonomik ve jeopolitik gelişmeler küresel gündemin merkezinde yer aldı. Öte yandan, sürdürülebilirlik ve dijital dönüşüme duyulan ihtiyaç daha belirgin hale gelirken, bu alanlara yönelik politikalar somut adımlara dönüşme eğilimi gösterdi.

Enflasyonist baskılar ve yeşil dönüşüm ihtiyacı

2022 yılından bu yana küresel ölçekte enflasyonist risklerle mücadele devam ederken, 2025 yılına girdiğimizde iklim değişikliği ve yeşil dönüşüm ihtiyacı da ekonomik ve politik ajandada ön planda olmaya devam edecek. ABD’de ikinci Trump dönemi, küresel arenada korumacılık politikalarının yeniden güç kazanmasına yol açabilir. Bu doğrultuda, Avrupa Birliği’nin rekabet gücünü artırmaya yönelik atacağı adımlar da dikkatle takip edilecek başlıca konular arasında yer alıyor.

Türkiye ekonomisi: 2025 beklentileri ve küresel etkileşimler

Türkiye açısından 2025 yılına yön verecek küresel gelişmeler, hem fırsatlar hem de riskler barındırıyor. Başta fiyat istikrarı olmak üzere, makro-finansal dengenin korunması amacıyla 2024 yılında uygulanan konvansiyonel ekonomi politikalarının sürdürüleceği öngörülüyor. Yeşil, dijital ve sosyal dönüşüm süreçlerinde atılan adımların aynı kararlılıkla devam etmesi beklenirken, küresel ekonomik politikaların da fiyatlar genel seviyesini hedeflenen düzeye yaklaştırdığı görülüyor.

2024 yılında gelişmiş ülke merkez bankaları, ekonomik aktivite üzerindeki olası olumsuz etkileri minimize etmek amacıyla yılın ikinci yarısında faiz indirimlerine yöneldi. Türkiye’de ise, 2023 Mayıs seçimlerinden sonra benimsenen ekonomi politikaları, fiyat istikrarını sağlama, mali ve dış dengeyi güçlendirme hedefleri doğrultusunda 2024 boyunca sürdürüldü. Büyümenin yeniden dengelenmesine yönelik adımlar kaydedilirken, dezenflasyon sürecinin özellikle beklentiler ve hizmet fiyatlarındaki katılık nedeniyle beklenenden daha kademeli ilerlediği gözlemlendi.

2025’te sınırda karbon düzenleme mekanizması ve dijital dönüşüm

Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması kapsamında mali yükümlülüklerin 2026 yılında aşamalı olarak devreye girmesi, 2025 yılını geçiş süreci açısından kritik hale getiriyor. Bu durum, özellikle Avrupa’ya ihracat yapan ülkelerin ve şirketlerin stratejik bir hazırlık sürecine girmesini gerektiriyor. Sadece karbonsuzlaşma değil, aynı zamanda teknolojideki ivmelenme ile dijital dönüşüm de 2025 yılında kurumsal ajandanın önemli konularından biri olacak.

Bu gelişmelerin küresel değer zinciri üzerindeki etkileri, özellikle Asya’nın tedarik merkezi konumundaki ekonomilerde nasıl bir yansıma bulacağı açısından dikkatle takip edilecek.

Yeşil dönüşümün giderek daha somut bir gündeme dönüştüğü bu süreçte, Türkiye’nin küresel ekonomik dengeler içinde nasıl bir konum alacağı, uygulanacak politikaların etkinliği ile doğrudan bağlantılı olacak.

Küresel ekonomik görünüm ve beklentiler

Uluslararası Para Fonu (IMF) tahminlerine göre, 2024 yılı dünya genelinde ekonomik büyüme %3,2 seviyesinde gerçekleşti. Bu oran, 2023’teki %3,3’lük büyümeden yalnızca 0,1 puan düşük. Ancak bu düşüşün büyük oranda gelişmekte olan ekonomilerden kaynaklandı. 2024’te gelişmiş ülkelerde büyüme oranları önceki yıllara göre daha güçlü bir seyir izlerken, gelişmekte olan ülkelerde büyüme hızı %4,2’den %4,0’a geriledi.

Enflasyon cephesinde, küresel enflasyonun 2024 sonunda %5,8’e düşerken, gelişmiş ekonomilerde ortalama enflasyon oranı %2,6 seviyesinde oldu. Buna karşılık, gelişmekte olan ülkelerde enflasyonun daha sınırlı bir düşüşle %7,9 seviyesinde gerçekleşti.

Jeopolitik riskler, 2024 yılında küresel ekonomi için en önemli belirsizliklerden biri olmaya devam etti. ABD seçimlerinin ardından Donald Trump’ın ikinci kez başkanlık koltuğuna oturması, ticaret politikaları üzerinde belirsizlik yaratırken, Avrupa’da yaşlanan nüfus ve azalan sanayi rekabetçiliği ön plana çıkıyor. Asya’da Çin’in büyüme hızındaki düşüş, özellikle ihracat odaklı ekonomileri zorlayacak.

Türkiye ekonomisinde 2024 değerlendirmesi ve 2025 beklentileri

Türkiye ekonomisi, 2023 Mayıs seçimlerinden sonra uygulanan konvansiyonel ekonomi politikaları ile fiyat istikrarını sağlamaya ve dış dengeleri güçlendirmeye odaklandı. Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz artırımlarıyla sıkılaştırdığı para politikası, 2024 boyunca iç talebi daraltarak enflasyonu kontrol altına almaya çalıştı.

TCMB verilerine göre, politika faizi Mart 2024’te %50 seviyesine ulaşarak sabit tutuldu. Bu süreçte TL cinsinden varlıklara yönelim artarken, Türkiye’ye yabancı sermaye girişleri 23 milyar dolara kadar yükseldi. Öte yandan, Türk Lirası ABD doları karşısında en çok değer kaybeden üç para biriminden biri olmaya devam etti, ancak volatilitedeki azalma dikkat çekti.

Enflasyon beklentileri konusunda, piyasa tahminleri TCMB’nin projeksiyonlarının üzerinde seyrediyor. Hanehalkı ve reel sektör, 2025 yılı için enflasyonun %40 seviyesinde gerçekleşmesini beklerken, TCMB’nin yıl sonu hedefi daha düşük bir seviyede bulunuyor.

Büyüme beklentileri açısından, 2024 yılında iç talebin kısılması net ihracatın katkısını artırırken, yılın ikinci yarısında ekonomik büyümenin yavaşlamasına sebep oldu. IMF ve Orta Vadeli Program (OVP) verilerine göre 2025’te büyümenin %4 seviyesinde gerçekleşmesi hedefleniyor ancak sıkı para politikalarının devam etmesi bu hedefe ulaşmayı zorlaştırabilir.

Yeşil dönüşüm ve Türkiye’nin karbonsuzlaşma stratejisi

2025 yılında Türkiye ekonomisini etkileyen önemli başlıklardan biri de yeşil dönüşüm süreci ve karbon düzenlemeleri olacak. Avrupa Birliği’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) 2026 yılında tam anlamıyla yürürlüğe girecek ve Türkiye gibi Avrupa’ya ihracat yapan ülkeleri karbon vergileriyle karşı karşıya bırakacak.

Net sıfır emisyon hedefleri doğrultusunda, küresel enerji yatırımlarının 3 trilyon doları aşması beklenirken, Türkiye’nin bu dönüşüme ayak uydurması için yeşil finansman kaynaklarını artırması ve elektrikli araç üretimi gibi düşük karbonlu teknolojilere yatırım yapması gerekiyor. Ancak, Türkiye'nin 2025 İklim Performansı Endeksi’ne göre 67 ülke arasında 53. sırada yer alması, ülkenin yeşil dönüşüm sürecinde daha fazla çaba göstermesi gerektiğini ortaya koyuyor.

Ekonomik büyüme

Ekonomik büyüme, bir zaman diliminde bir önceki döneme kıyasla ekonomik mal ve hizmet üretimindeki artıştır. Genellikle Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) artışıyla ölçülür. GSYH, belirli bir dönemde üretilen tüm nihai mal ve hizmetlerin parasal değerini ifade eder. Yatırımlar, teknolojik gelişmeler, nüfus artışı, üretim verimliliği, doğal kaynaklar ve eğitim seviyesi gibi unsurlar ekonomik büyümeyi etkiler. Ayrıca istikrarlı politika, güçlü altyapı ve iyi işleyen finansal piyasalar büyümeye katkı sağlar. Ekonomik büyüme tahminleri, geçmiş veriler, mevcut göstergeler, küresel piyasa koşulları ve demografik trendler üzerinden yapılır. İstatistiksel modeller, ekonometrik analizler ve uzman görüşleri kullanılarak geleceğe dair öngörüler oluşturulur. Bu öngörüler, politika yapıcılar ve yatırımcıların strateji belirlemesine rehberlik eder.

Türkiye Cumhuriyeti Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından hazırlanan Orta Vadeli Program (OVP), genellikle önümüzdeki birkaç yıl için yıllık büyüme hedeflerini ortaya koyar. 2025 yılı için OVP'de reel GSYH büyüme hedefi %4 olarak belirlenmişken buna karşın, Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) World Economic Outlook raporunda bu oran %2,7, Dünya Bankası'nın Global Economic Prospects raporunda %2,6 ve OECD'nin Economic Outlook raporunda ise %2,6 olarak öngörülmüştür.

Kur beklentileri

Son yıllarda artan enflasyon ve Türk lirasının değer kaybı, ekonomi konusunu gündemin en önemli başlığı haline getirmiş durumda. Bu durum, ekonomiye ilişkin ileriye dönük projeksiyonların ve kur tahminlerinin kamuoyu tarafından yakından takip edilmesine neden oluyor. Ekonomik tahminler, genellikle makroekonomik veriler, uluslararası piyasaların durumu ve para politikası eğilimleri gibi faktörler göz önüne alınarak hesaplanıyor. Bu süreçte, hem yerel kurumlar hem de uluslararası finans kuruluşları, kapsamlı analizler ve modellemeler kullanarak tahminlerini şekillendiriyor.

Uluslararası kuruluşların tahminlerine geçmeden evvel yerel kurumların tahminlerine göz atmakta fayda var. Türkiye Cumhuriyeti Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından hazırlanan Orta Vadeli Program’da (OVP) 2025 yılı için dolar kurunun ortalama 42 TL olacağı öngörülmüş. Ayrıca, TCMB'nin piyasa katılımcılarıyla gerçekleştirdiği anketlerde de 2025 yılı sonu için dolar/TL beklentileri paylaşılıyor. Bu anketlerde, 2025 yılı sonunda dolar kurunun 43,2 TL seviyesine ulaşması beklenmektedir.

Credit Agricole'un "World Macro-Economic Scenario 2024-2025" raporuna göre, TL'nin bir yıllık süreçte % 4'ün altında değer kaybedeceği tahmin ediliyor. Raporda, dolar/TL kurunun Mart ayının sonunda 35,50 TL ve Haziran ayının sonunda 35,70 TL olması beklenirken 2025 yılı sonunda 36 TL seviyesinde sabitleneceği öngörülüyor. Bu iyimser tablonun yanı sıra tahminlerini daha yüksek seviyelerde açıklayan kuruluşlar da var.

Deutsche Bank, “Annual Outlook 2025: Deeply Invested in Growth” raporunda 2025 yılı için dolar/TL kurununun 43 TL’yi göreceği tahmininde bulunmuş. Bu beklenti, Türkiye'nin para politikası normalleşme sürecinin etkili olacağı ve cari dengede kademeli bir iyileşme yaşanacağı varsayımına dayandırılmış. Goldman Sachs ise dolar/TL kurunu 44 TL olarak öngörmekte olup tahminini, enflasyon baskılarının süreceği ve para politikası sıkılaştırmasının yetersiz kalacağına ilişkin değerlendirmelere dayandırmış. JPMorgan ise en karamsar tahminle, dolar/TL kurunun 45 TL'ye ulaşacağını belirtmiş. Bu tahmin, küresel finansal koşulların sıkılaşmasının Türkiye'nin döviz talebini artıracağı ve dış finansman baskılarının büyüyeceği öngörüsüne dayanmaktadır. JPMorgan’ın tahmini, 2025 yılı için en karamsar değerlendirme olarak öne çıkıyor.

Enflasyon ve fiyat İstikrarı

Özellikle 2019-20 döneminden bu yana yüksek seyreden enflasyon, ekonomik istikrarı tehdit eden temel unsurlardan biri olmaya devam ediyor. Hem yerel hem de küresel ölçekte alınan ekonomik kararlar ve dış etkenler, Türkiye’nin enflasyon dinamiklerini doğrudan etkiliyor. Bu konuda da ulusal ve uluslararası kurumların yayımladığı bazı tahminler mevcut.

Öncelikle Türkiye Cumhuriyeti Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan Orta Vadeli Program’a (OVP) göre, 2025 yıl sonu enflasyon tahminini %17,5 olarak belirlenmiş. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın 2024’te yayınladığı son enflasyon raporunda ise 2025 için tahmin %21 seviyelerinde. Ulusal kuruluşların tahminlerinin yanında bazı uluslararası kuruluşlar, daha yüksek oranlarda projeksiyonlar sunuyor. Uluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye'ye ilişkin 2024 yılı 4. Madde Konsültasyon Raporu'nda Türkiye’nin 2025 yılı enflasyon oranını %24 olarak öngörürken OECD’nin Economic Outlook raporu ise %30,7 tahmininde bulunuyor.

Bununla birlikte, uluslararası yatırım bankalarının ve kredi derecelendirme kuruluşlarının analizleri, Türkiye’de enflasyonun yapısal sorunlarla bağlantılı olarak daha da yükselebileceğini işaret ediyor. JPMorgan, 2025 yılı için %26 enflasyon tahmininde bulunurken, Deutsche Bank ise %25,4 oranını öngörüyor. Bu tahminler, Türkiye’nin mali disiplin ve para politikası çerçevesindeki reformlarının etkili olup olmayacağına yönelik belirsizlikleri ortaya koyuyor.

Özellikle dış finansman baskıları, enerji fiyatları ve kur oynaklıkları, enflasyon oranları üzerinde belirleyici rol oynamaya devam edecek gibi görünüyor. Uzmanlar, fiyat istikrarını sağlamaya yönelik politikaların ve uluslararası işbirliklerinin önemine vurgu yapıyor. Hem küresel koşullar hem de yerel ekonomik önlemler, enflasyon beklentilerinin ne ölçüde gerçekleşeceğini belirlemede kritik rol oynayacak.

Sonuç ve genel değerlendirme

2025 yılına girerken, küresel ekonomi jeopolitik riskler, enflasyonla mücadele ve yeşil dönüşüm konularına odaklanıyor. Türkiye’de konvansiyonel ekonomi politikalarının devam etmesi ve mali istikrarın korunması öncelikli hedefler arasında yer alıyor. Ancak, enflasyon beklentilerinin yüksek seyretmesi ve büyümenin sınırlı kalması, 2025 için temel zorluklar arasında bulunuyor.

Öte yandan, Türkiye’nin Avrupa ile ticaret ilişkilerini sürdürebilmesi için yeşil dönüşüm sürecini hızlandırması ve karbon düzenlemelerine uyum sağlaması kritik bir öneme sahip. 2025 yılı, ekonomik istikrar ve sürdürülebilir büyüme açısından belirleyici bir yıl olacak.

2025 yılı ekonomik reformlar ve beklentilerle şekillenecek

2024 yılı, küresel ve yerel ekonomik zorluklarla şekillenirken, reel sektör çeşitli dalgalanmalara rağmen dayanıklılığını sürdürdü. Enflasyonla mücadele ve yapısal reform ihtiyacının altı çizilerek, 2025'in bu anlamda kritik bir yıl olacağı vurgulandı.

Enflasyonla mücadelede yapısal reform şart

Geride kalan yıl, reel sektör için zorlu bir süreç olurken, ihracattaki ılımlı artış ve istihdamın korunması, ekonominin dayanıklılığını gösterdi. 2025 yılında enflasyonun yine öncelikli gündem olacağı belirtilerek, özellikle reel sektörün rekabet gücünü artıracak yapısal reformlara ve inovasyona dayalı çözümlere ihtiyaç duyulduğu ifade edildi.

Ayrıca, yeni devreye alınan Küresel Rekabetçilik ve Kapasite Geliştirme destek programlarının ve HIT-30 Destek Programı’nın, küçük ve orta ölçekli işletmelerin yenilikçi ürün geliştirme süreçlerine büyük katkı sağlayacağı dile getirildi.

2025 reform yılı olmalı

Ekonomi çevreleri, 2025’in en büyük gündem maddesinin enflasyonla mücadele olacağını belirtiyor. Ancak bu sürecin yatırımları, istihdamı ve büyümeyi olumsuz etkilememesi gerektiğine dikkat çekilerek, şu görüşler paylaşılıyor: "Enflasyonla mücadelede ödenen bedellerin boşa gitmemesi için, rekabet gücünü artıracak ve yenilikçiliği destekleyecek yapısal reformların hayata geçirilmesi gerekiyor. Son yıllarda yapılan ekonomik fedakarlıklar, ülke ekonomisini daha verimli ve kapsayıcı hale getirmek için bir fırsata dönüştürülebilir."
Merkez Bankası’nın yılın son toplantısında politika faizinde indirime gitmesi, reel sektör için umut verici bir gelişme olarak değerlendirildi.

Küresel ekonomik beklentiler

2025 yılına dair küresel ekonomik beklentiler arasında, dünya genelinde enflasyonun düşüş trendinde olacağı öngörülüyor. Avrupa Birliği ve yakın çevrede ekonomik büyümeye dair olumlu beklentiler bulunurken, bu durumun Türkiye’nin ihracat ve büyümesine destek olacağı belirtiliyor.

Bununla birlikte, küresel ticarette artan korumacılık ve jeopolitik gerilimlerin önümüzdeki dönemde ekonomiyi zorlayabilecek unsurlar arasında olduğu ifade ediliyor. Özellikle büyük ekonomiler arasındaki ticari gerilimlerin, uluslararası ticarette bölünmelere neden olduğu vurgulanıyor. Yeni ekonomik trendler çerçevesinde, dost ülkelerden tedarik sağlama stratejisi giderek daha fazla önem kazanıyor.

Reel sektörün beklentileri

Gerçekleştirilen yıllık ekonomi anketine göre, 2024 yılında iç satışlarda azalma gözlemlenirken, katılımcıların yarısından fazlasının satışlarının düştüğünü belirttiği kaydedildi.

Ayrıca, 2024 yılında yatırımların GSYİH büyümesine olan katkısının azaldığı ve birçok işletmenin yatırım faaliyetlerini sınırlandırdığı tespit edildi.

2025 yılı için en büyük risk faktörü olarak enflasyon öne çıkarken, döviz kuru ve finansmana erişim sorunları da en önemli kaygılar arasında yer aldı. Ancak buna rağmen, iş dünyasının önemli bir bölümü, 2025 yılına dair genel ekonomik beklentilerinin olumlu olduğunu belirtti.

Sonuç olarak, hem kamu hem de özel sektör temsilcileri, 2025'in reformlar ve ekonomik iyileşme yılı olması için gerekli adımların atılmasının şart olduğunu vurguluyor.

2024 yılında Türkiye'nin mal ihracatı, 2023'e göre %2,5 oranında artarak 262 milyar dolara ulaştı ve Cumhuriyet tarihinin en yüksek ihracat seviyesi görüldü

2024 yılına ait ihracat rakamlarının değerlendirildiği toplantı, Ticaret Bakanlığı ve ilgili ihracatçı birliklerinin iş birliğiyle gerçekleştirildi. Toplantıda, 2024 yılında elde edilen ihracat performansı ve ekonomik gelişmeler ele alındı.

Açıklanan verilere göre, 2024 yılında mal ihracatı, 2023'e göre %2,5 oranında artarak 262 milyar dolara ulaştı ve Cumhuriyet tarihinin en yüksek ihracat seviyesine ulaşıldı. Özellikle Avrupa Birliği'ne yapılan ihracatta %4,2'lık bir artış kaydedildi.

Bölge bazlı ihracat verilerine göre, 2024 yılında İslam İşbirliği Teşkilatı üyelerine yapılan ihracat %6,1 artarak 70,1 milyar dolara, Türk Devletleri Teşkilatı ülkelerine ise %12,9 artışla 11,1 milyar dolara yükseldi.
En fazla ihracat yapan şehirler arasında başı çeken iller şu şekilde sıralandı:

İstanbul: 56,8 milyar dolar

Kocaeli: 32 milyar dolar

İzmir: 23,8 milyar dolar

Bursa: 18,2 milyar dolar

Tekirdağ: 13,2 milyar dolar

2024 yılında ithalat %4,9 düşüşle 344,1 milyar dolara gerilerken, dış ticaret açığı %22,5 azalarak 82,2 milyar dolara düştü. İhracatın ithalatı karşılama oranı %76,1 seviyesine yükseldi.

Teknoloji alanında da önemli gelişmeler kaydedildi. 2024 yılında yüksek teknolojili ürünlerin ihracatı %19 artarak 8,8 milyar dolara, orta-yüksek teknolojili ürünlerin ihracatı ise %2,8 artışla 92,4 milyar dolara ulaştı. Orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürünlerin toplam ihracattaki payı %41 seviyesine yükseldi.

Hizmet ihracatında da büyük bir artış gerçekleştirildi. 2024 yılının ilk 10 ayında 97,1 milyar dolar hizmet ihracatı ve 54 milyar dolar hizmet ticareti fazlası elde edildi. Yıllık bazda hizmet ihracatı 112,5 milyar doları aşarak hedeflenen 110 milyar doların üzerine çıkıldı.

2024 yılında ihracatçılara toplamda 24,7 milyar lira destek sağlanırken, bu rakamın 2025 yılında 33 milyar liraya çıkarılması planlanıyor. Ayrıca, Merkez Bankası'nın finansmana erişimi desteklemek amacıyla reeskont kredilerinin günlük limitini 13 kat artırıp 4 milyar liraya çıkardığı ve son bir yılda 573 milyar liralık reeskont kredisi kullandırdığı belirtildi.

2025 yılı hedefleri arasında mal ve hizmet ihracatının 390 milyar dolara ulaşması öngörülürken, dış ticarette yeni pazarlara açılma ve mevcut pazar payını artırma stratejileri öne çıkıyor.

Türkiye'nin 2025 yılı ihracat hedefi 390 milyar dolar

Türkiye, 2025 yılı için belirlenen 390 milyar dolarlık mal ve hizmet ihracat hedefi doğrultusunda önemli adımlar atmaya devam ediyor. Ticaret Bakanlığı tarafından açıklanan 77 maddelik 2025 İhracat Eylem Planı, ihracatçıların küresel arenadaki rekabet gücünü artırmayı, dış ticarette yeni rekorlara ulaşmayı ve sürdürülebilir ihracat modelini güçlendirmeyi amaçlıyor. Eylem planı, finansmandan gümrük süreçlerine, e-ihracattan yeşil pasaport olanaklarının genişletilmesine kadar birçok alanda reformları içeriyor.

İhracatta stratejik adımlar

2025 yılı için belirlenen ihracat hedefleri kapsamında, finansman desteklerinin artırılması, ticaret diplomasisinin güçlendirilmesi, gümrük süreçlerinin iyileştirilmesi ve ihracat finansmanının daha uygun hale getirilmesi gibi önlemler devreye alınacak. İhracatçılara sağlanacak teşviklerin artırılması, mal ve hizmet ihracatına yönelik yeni destek mekanizmalarının oluşturulması planlanıyor. Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu (DFİF) kapsamında ihracatçılara sağlanacak teşviklerin artırılması hedeflenirken, dış ticarette dijitalleşme sürecinin hızlandırılması da gündemde.

Finansman ve destek mekanizmaları

İhracatçıların finansmana erişimini kolaylaştırmak ve rekabet gücünü artırmak amacıyla, uzun vadeli ve uygun maliyetli yatırım kredileri sağlanacak. Türk Eximbank aracılığıyla ihracatçılara daha geniş finansman destekleri sunulacak ve kredi teminat çeşitlendirme uygulamaları yaygınlaştırılacak. Ayrıca, uluslararası alıcı kredileri ve proje finansmanı destekleri artırılarak, ihracatçılara küresel pazarlarda daha fazla fırsat sunulacak.

İhracatta yeşil dönüşüm ve dijitalleşme

Yeşil dönüşüm sürecine yönelik olarak, düşük karbon ayak izi ile üretim yapan firmalara uzun vadeli finansman desteği sağlanacak. Avrupa Birliği'nin Sınırda Karbon Düzenlemesi'ne uyum sağlamak için firmalara özel teşvikler sunulacak. Sürdürülebilir ihracat modeli çerçevesinde, çevre dostu üretim yapan ihracatçılar için ek destek mekanizmaları devreye alınacak. Bunun yanı sıra, e-ihracatın toplam ihracattaki payının artırılması için dijital platformlar üzerinden ihracata yönelik destekler güçlendirilecek ve yeni e-ticaret stratejileri geliştirilecek.

İhracatçıya "Yeşil Pasaport Desteği" ve yeni teşvikler

2025 yılında, ihracatçılara yönelik yeşil pasaport imkânlarının genişletileceği duyuruldu. 8.500 yeni ihracatçının yeşil pasaport hakkı kazanacağı belirtilirken, bu sayede firmaların uluslararası pazarlara erişimi kolaylaştırılacak. Ayrıca, dış ticaret eğitim programlarına 30 bin kişinin katılımı sağlanarak, ihracat alanında bilinçlendirme çalışmaları hızlandırılacak.

Bununla birlikte, pazara giriş belgelerinin desteklenmesi, sektörel rekabetçiliğin artırılması ve küresel tedarik zincirine uyum sağlamak için kapsamlı reformlar hayata geçirilecek. 12 bin adet pazara giriş belgesi desteği sağlanacak, 355 şirketin 380 markası ihracat destek programları kapsamına alınacak.

Yurt dışı pazarlara açılım ve ticaret heyetleri

Önümüzdeki yıl içinde 269 ticaret heyeti programı ve 85 alım heyeti organizasyonu gerçekleştirilecek. Bunun yanı sıra, 65 yurt içi ve 330 yurt dışı uluslararası fuara millî katılım organizasyonu sağlanacak. Küresel tedarik zinciri programı kapsamında 40 yeni proje hayata geçirilecek ve pazara giriş belgeleri için 12 bin ihracatçıya destek sunulacak. Aynı zamanda, özel sektöre yönelik teşviklerle birlikte sektörel ticaret heyetleri düzenlenecek.

Mal ve hizmet ihracatında yeni destekler

Hizmet ihracatına yönelik olarak, yurt dışı etkinlik organizasyonları artırılacak ve 42 uluslararası etkinlik düzenlenecek. Eğitim, sağlık turizmi, bilişim ve lojistik sektörlerine yönelik destek mekanizmaları genişletilecek. Yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinde 30 milyar dolarlık proje gerçekleştirilecek, teknik müşavirlik hizmetlerinde ise 250 milyon dolarlık proje hedeflenecek.

Lojistik sektöründe, uluslararası organizasyonlara katılım artırılarak, Türkiye'nin küresel lojistik merkezlerinden biri haline gelmesi sağlanacak. Özellikle, Suriye'deki normalleşme süreci ile birlikte Türkiye'nin Orta Doğu ticaret koridorlarındaki etkinliği artırılacak.

Bölgesel ticarette normalleşme ve yeni fırsatlar

Bölgedeki siyasi gelişmeler ve ticari normalleşmeler çerçevesinde, Türkiye'nin Orta Doğu pazarındaki ticaret hacminin artması bekleniyor. Uzun süredir kesintiye uğrayan ticaret yollarının yeniden açılmasıyla birlikte, lojistik maliyetlerin düşmesi ve bölgeye yönelik ihracat süresinin kısalması öngörülüyor. Özellikle, Suriye'nin yeniden yapılanma sürecinde Türk firmalarının inşaat, gıda, lojistik ve sağlık gibi kritik sektörlerde aktif rol alması planlanıyor.

Ticaretin geleceğine yönelik beklentiler

2025 yılı için belirlenen hedeflere ulaşılabilmesi adına ticaret ve yatırım süreçlerinin hızlandırılması planlanıyor. Türk Eximbank ve ticaret bankalarının sunduğu finansman desteğiyle birlikte, Türkiye'nin ihracat performansının artırılması ve dünya pazarında daha güçlü bir konum elde edilmesi bekleniyor. İhracatçılara sağlanan teşviklerin artırılması ve küresel pazarlardaki rekabetçiliğin güçlendirilmesiyle, Türkiye’nin 2025 hedeflerine adım adım yaklaşacağı öngörülüyor. Ayrıca, e-ihracatın payının 2030 yılına kadar yüzde 10’a çıkarılması hedeflenerek, küresel ticaret ağında Türkiye'nin daha etkin bir oyuncu haline gelmesi sağlanacak.

İhracat rakamlarıyla ilgili öne çıkan başlıklar:

Cumhuriyet tarihinin rekoru:

2024 yılında Türkiye’nin mal ihracatı %2,5 artışla 262 milyar dolara ulaştı.
Dış ticaret açığında büyük düşüş:

2023'te 106,3 milyar dolar olan dış ticaret açığı, 2024’te 82,2 milyar dolara geriledi.
AB'ye ihracatta artış:

Avrupa Birliği’ne yapılan ihracat %4,2 artarak 108,7 milyar dolara yükseldi.
Teknoloji ürünlerinde yükseliş:

Yüksek teknolojili ürün ihracatı %19 artışla 8,8 milyar dolara ulaştı.
İhracatta kadınların payı:

2024 yılında ihracatçılar içinde kadınların katkısı %20’yi aştı.
İhracatçıya büyük destek:

2024 yılında ihracatçılara toplam 24,7 milyar lira destek sağlandı, bu rakam 2025’te 33 milyar liraya çıkarılacak.
2025 hedefi:

Mal ve hizmet ihracatında toplam 390 milyar dolar hedefleniyor.